Sabah tam gazetenin önünde ortalık karıştı.. Bir siyah araba en solda durdu. İçinden iki kişi fırladı.. Birisi vurdu mu devirir tipten.. Havası da o.. Birini vurup devirecek, onun için fırlamış arabadan..
Kırmızı yanıyor. Trafik durmuş. Siyah arabadan inenler, önlerindeki minibüse saldırdılar.. Niyetleri belli.. Sürücüyü ön kapıdan aşağı alacaklar. Sonra da dövecekler.. Bizde trafikte böyle oldu artık ya kurallar.. İstanbul Emniyeti trafikten elini ayağını çekince, uyanıklar, tabii en başta da minibüs ve servis şoförleri her türlü rezilliği yapmaya başladılar. Polis hasbelkader orada olsa bile bunların rezilliğine ısrarla ve inatla göz yumunca, halk arasında laf dolaşmaya başladı.. "Polisler ikinci maaşlarını minibüs ve servisçilerden alıyor, bu yüzden karışmıyorlar."
Bana da "Doğru" gelmeye başladı inanın. Öyle polis göz yummalarına şahit oluyorum ki, kesin bir "Beslenme" olayı var.. Cumhurbaşkanına yazdım "Devlet Denetleme Kurulu Müfettişlerini yollayın" diye.. Hemen ilgilendi Köşk.. Ama ne oldu ise, arkası gelmedi. Rezillik devam..
Tabii, polis ortalıktan çekilince, vatandaşa fazla seçenek kalmadı..
Ya o da, trafik rezillerine uyacak, kuralsız yaşayan uyanık olacak.
Ya kaderine razı olup, benim gibi yollarda hıyar gibi (Gibisi fazla) bekleyecek.
Ya da polisin yerini alıp "Bizzat ihkak-ı hak"ka girişecek. Yani kendi adaletini kendi sağlayacak.
Anlattığım iki kişi, bu üçüncü türden.. O minibüs ne halt etmiş ki, siyah arabadan inenler, adamı dövmeye karar vermişler..
O sırada kırmızı yeşile döndü. Trafik hafiften açıldı. Minibüs kıpırdar gibi olunca, bizim iri yarı durdurmak için kendini minibüsün önüne attı.. Minibüs şoförü can derdinde.. Arabasını adamın üzerine sürdü. Sanırsınız Amerikan aksiyon filmi.. İri yarı, ön cama yapışık öyle gidiyorlar ve bu rezillik tam da Sabah gazetesinin önünde oluyor ve orada tek, bir tek polis yok.. Bir kaç gün önce, yani 1 Mayıs günü yüzlerce polis vardı orda oysa..
Sonunda iri yarı kaybetti. Minibüsün altında niyazi olmamak için kendini son anda yana fırlattı. Minibüs bastı gitti.. Bizimkiler en solda durmuş ve Barbaros Bulvarı trafiğini en yoğun saatte tıkamış siyah arabalarına koştular, bindiler ve sürdüler.. Minibüsün peşine mi, işlerine mi bilmem.. Benim film orda bitti, gazeteye girdim..
İşte İstanbul bu Sevgili okurlar..
Tam bir dağ başı.. Bu şehirde Vali ve Emniyet Müdürünün bir tek görevi var. Taksim'i savunmak.. Vali Hazretleri, Plevne Müdafii Gazi Osman Paşa sanıyor kendini..
İstanbul'un tüm, yetmiyor, uçaklarla yurdun dört bir yanından gelen polisleri, tek şeyle görevli.. Taksim'i beklemek.. Ötesi umurlarında değil..
Son aylarda İstanbul'un asayiş istatistikleri patlama yapmıştır. Trafik istatistikleri gibi.. Çünkü asayiş ve trafik polisi kalmadı ortada.. Hepsi Taksim nöbetinde.. AKM Karakolunda bekliyorlar.... Eee.. Taksim'i de savunmak lazım.. Rus Ordusu girmek istiyor ya oraya..
Yahu, Sabah'ın önü İstanbul'un en önemli kavşağı.. Hayır, Sabah orda diye değil.. Barbaros Bulvarı, Avrupa yanının en önemli arteri ve Sabah önü Boğaz'a çıkış ve Büyükdere Caddesi'ne bağlanış yeri. Ordaki kavşak nasıl kritik olmaz?.
Aylardır kaç yazı yazdım bilemem, oraya tek, bir tek trafik polisi koydurmayı başaramadım. İstanbul Emniyet Müdürü inat ediyor.. Evet inat.. Başkası olamaz.. Kime inat?. Bana tabii.. Yazıyorum ya.. "Benim yazım üzerine koydu" durumuna düşmeyecek hazret..
İstanbul'a yeni atandığında beni kendisi aramıştı. Ne güzel konuşmuştu. Nasıl umutlanmıştım, "Nihayet bir Emniyet Müdürümüz oldu" diye.. Yazmıştım da.. Ama bu İstanbul insanı değiştiriyor.. Vali de geldiğinde harikaydı. Şimdi Gazi Osman Paşa!..
"Sayın Emniyet Müdürüm, şu Zorlu Center inşaatı başladığı gün, bizim Sabah'ın karşısından Köprü'ye çıkış kapatıldı. Böylece Zorlu'nun yolu rahatladı. Çünkü Zorlu'nun tek yolu da bu çıkış. Zorlu rahat etsin diye 1972'den beri kullanılan ve Balmumcu ve Zincirlikuyu çıkışlarını rahatlatan bu çıkışı kapatma emrini kim verdi, bari siz söyleyin" diye yazdım..
Daha önce isimlerini vererek, Valiye, Belediye Başkanına, eski Emniyet Müdürüne ve Kara Yolları Genel Müdürüne ayrı ayrı sormuştum. Hazretlerin hepsi sfenks.. Zorlucular hemen heyetle geldiler yemin billah "Bizim böyle bir talebimiz olmadı" dediler ama, vatandaşın yolunu kesen Deli Dumrul kimdir, bir türlü öğrenemedik. Siz söyleyin ne olur" dedim. Suçum da bu oldu zahir.. Benimle o harika tanışma konuşmasını yapan Müdür de sfenkslere katıldı. Soruma yanıt vermediği gibi Sabah'ın önündeki ekipleri de çekti..
"Bura dağ başı oldu, bir polis lütfen" çağrılarıma aldırış dahi etmedi.
Trafiği katleden motosikletler arasında ölüm tehlikesi içinde yaya geçitlerini kullanmaya başladık.. Defalarca yazdım.. Yeni müdür sus pus..
Yahu onca maaş alan basın halkla ilişkiler görevlilerin var. Bari onlar iki satır yazsınlar.. Sabah'ın önü polisler için niçin yasak bölge bir anlatsınlar..
Hayır..
Susuyorlar..
Çünkü biliyorlar ki, verecekleri yanıt yok..
Sevgili İstanbul halkı..
Taksim'i korumak için 39 bin polisi görevlendiren İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü için, başka bir görev yok. Bu yüzden herkes kendi başının çaresine kendisi baksın..
Bir dağ başında yaşadığınızı kabullenin ve kendiniz, aileniz ve dostlarınız için tüm önlemleri kendiniz alın..
Çünkü bu kentte Emniyet Müdürü yok.. Öyle olunca "Emniyet" de yok artık!..