"Bi Küçük Eylül Meselesi"ne sırf Farah Zeynep Abdullah için gittiğimi itiraf ederim.
Seyretmem gereken o kadar film varken ve sinemaya ayırabileceğim vakit, yaşadığım İstanbul'un müthiş bir Kültür ve Sanat Merkezi'ne dönüşmesi yüzünden iyice kısıtlıyken, listelere bile bakmadan "Farah" dedim..
Onu Kelebeğin Rüyası'nda izlerken hayran olmuş, "Keşke rolü daha uzun olsaydı" demiştim..
Bu yeni filmini iple çekmem demekti. Aynen öyle oldu..
Eylül vizyona girdi ve ben boş olduğum ilk an, Kanyon'a koştum..
Gittiğime hem de nasıl değdi..
Bir defa Farah, tam da beklediğim gibi harika oynuyordu. Ama asıl, hiç beklemediğim, adını ilk defa duyduğum, ilk defa izlediğim Engin Akyürek, olağanüstüydü, çok ama çok zor, çok büyük yetenek gerektiren tiplemesinde.. Türk sinemasına büyük bir star hediye etti, Eylül.. Şimdi de Akyürek'in ikinci filmini iple çekeceğim..
Farah Zeynep'le Engin Akyürek'in karşılıklı oynadıkları sahneler hiç bitmesin istedim, inanın. Oyunculukları öyle büyüledi beni..
Dahası..
Eylül'ü, Kerem Deren yazmış ve yönetmiş. Bu onun ilk yönetmenlik deneyimi imiş..
Müthiş.. İlk filminde bu başarıyı yakalamışsa, Kerem Deren'in geleceği doruklarda olacak..
Filmin fotoğrafları (Gökhan Tiryaki) müthiş.. Bozcaada bu kadar mı güzel?.
Müzik (Toygar Işıklı) müthiş. Nil Karaibrahimgil'in bu film yazdığı şarkı daha da müthiş..
Her sahnesine bayıldım filmin..
Her katkıda bulunanı alkışladım..
Bu, en büyük alkışımın TRT koridorlarına, televizyon muhabiri olarak koşuşturduğum günlerden dostum (Ama yıllardır göremediğim) Ekrem Çatay'a gitmesi demek. Eylül'ü onun kurduğu Ay Yapım çekmiş. Ekrem işi oğlu Kerem'e devretmiş, şimdi süpervizör..
Bu dört dörtlük, bu bir Hollywood filmi kadar başarılı filmin ortaya çıkması Ay Yapımın eseri..
Alkış.. Alkış.. Alkış!..