Dünyanın hiçbir büyük kentinde, hem de kentin en görünen, en popüler caddesinin üzerinde böyle bir rezilliğe göz yuman belediye yoktur..
Evim Etiler, işim Balmumcu'da.. Yani sadece iş için iki, öğleden sonra ve akşam bir yerlere gideceksem ki, gidiyorum, dört, altı kez o leşin önünden geçmek zorunda bırakıyor, Kadir Topbaş Başkanım, beni..
Akmerkez'in Nispetiye Caddesi'ne bakan ön duvarlarının sıvası aylar önce kazındı, altından leş beton çıktı ve öylece kaldı.
Niye kaldı, neden kaldı bilmem.. Vatandaş olarak benim işim değil. Benim işim, günde bir kaç kez bu rezilliğin içinden geçmek ve sövmek.. Evet, sövmek..
Ben dünyanın bütün büyük caddelerinde böyle düzenlemeler, inşaatlar gördüm ama böyle rezillik görmedim..
Çünkü orada belediyeler, gelen geçenin göz zevklerinden de kendilerini sorumlu tutarlar..
Diyelim evinizin önü çim.. Yazın tatile gittiniz. Çimler sulanmadı, sarardı. Dönüşte öyle yüklü bir ceza sizi bekler ki, bir daha yapamazsınız..
Böyle uzun sürecek tadilat varsa, binanın önünü baştan aşağı kaplayan bir bez perde gerilir. Üzerinde de, perde kalktığında göreceğiniz binanın resmi. Geçerken ona bakarsınız, vatandaşına saygılı belediyelerin kentlerinde..
Bizim Akmerkez başı boş.. Akmerkez'e karışan görüşen yok.. Çünkü İstanbul dağbaşı..
Bu mu demek yani?.
Kadir Topbaş Başkanım hiç mi geçmez Nispetiye Caddesi'nden.. Hiç mi emir vermez, "Bitirin bu rezilliği" diye.. Hiç mi ceza yazmaz, bu Belediye'nin zabıtaları.. Güçleri okul parası için mendil satan çocuğa, aile geçindirmek için tezgah dolaştıran zavallıya mı geçer, sadece?.
Başkan adına bana mektup yazmaya bayılan basın müşaviri arkadaşım, bir mektup daha yollasan da şu rezilliğin iç yüzünü anlatsan bari.. Benim vergilerimle aldığın maaşı hak edersin o zaman..