Şövalyelik nedir bilmeyenlerin Atilla Dorsay'ı anlamaları zor. Her Sultani'de okuyan da şövalye olmuyor ki..
Atilla, "Emek yıkılırsa, ben de gazeteciliği bırakırım" demişti. Bence hatalıydı. O zaman karşı karşıya idik. Ben "Taşınma"nın Emek'i yaşatacak tek yol olduğunu anlatmaya çalıştım. Emekçiler direndiler ama, gerçeklere karşı idealizm sökmüyor.. İşte Beyoğlu Beyoğlu sineması.. Çok da ilginç ve sanat değeri yüksek filmler gösteriyor. Hemen her hafta gidiyorum.. Boş.. En fazla 10 kişi gördüm..
Neyse.. Emek yıkıldı, Atilla da Sabah'ı bıraktı. Şövalye ölür, sözünü yemez, tükürdüğünü yalamaz. Dünyanın en üretken adamının yazmaması ne demek?.
Şimdi bir kitap daha (kaç oldu Atilla) çıkarmış. "Emek yoksa, ben de yokum" onun sloganıydı. Kitabının adı olmuş. Hem bu konudaki mücadelesi sırasında yazdıklarını derlemiş, hem de yeni yazılar yazmış..
Atilla'nın şövalyeliğini anlayamayanlar "Efendim Sabah'ta yazdığı için mahalle baskısı altındaydı. Bahane yarattı" demeye getirdiler. Atilla, yazmaktan ve geniş kitlelere ulaşmaktan mutluydu. Gazeteci odur, zaten.. Sık sık dertleşirdik. Ayrılmak bir yana, daha fazla yer istiyordu. Çünkü sinema eleştirmenliğinin yanında harika Metropol yazıları da yazıyordu.
Yeni kitabının amacı gene bir şövalye hayalperestliği.. Alkazar, Yeni Melek, Hacı Salih, Rejans gibi, Beyoğlu ile özdeşleşmiş mekânları geri döndürecek bir mucize peşinde..
Neyse ki bu defa "Kitap yazmayı da bırakırım" demiyor..
Atilla'nın kitabını alırsanız, orada bir çağdaş Pardayyan ile karşılaşacaksınız.. Kılıç yerine kalem kullanan şövalye gene enfes yazmış!..