60'lı yıllardan beri giderim Antalya'ya.. Yani yarım asırdır.. İlk defa Antalya Müzesi'ne gittim. Yeni Antalya rehberim Evrim (Sevgili Saraçoğlı ailesinin Grand Otel Sera yardımcılarından) bir önceki Antalya seferimde, Aquarium'a götürmüştü beni, uçaktan alıp.. Bu defa gene uçaktan iner inmez, müzeye gazladık. Vakit az, yapacak iş çok çünkü..
Müzeyi dolaşırken, kendimden utandım.. Bunca yaşadım, bunca diyar gezdim, bunca müze gördüm.. Böylesi ender..
Antalya Müzesi'nin özellikle arkeoloji, yani "Kazı bilim" bölümü, dünya çapında.. Dünyanın en ünlü müzeleriyle yarışır.. Louvre'la.. Hermitage'la.. Metropolitan, British Museum'la..
Ama ben, Türk gazetecisi, hem de böyle şeylere çok meraklı, gittiği her yabancı kentte önce müzeleri öğrenir gezen, döndüğünde yazan, yetmedi, hem de master tezi konusu Türkiye'deki kazılar olan bir Amerikalı arkeologla, Holly ile 10 yıl yaşayan Hıncal Efendi, Antalya Müzesi'ni ilk defa dolaşıyorsam, utanmam gerek..
Ama başkalarının da utanması gerek..
Böyle bir müzeyi dünya çapında duyurması gerekirken, bize bile anlatamayan Ankara'nın..
Her yıl milyonla turist alan, yüzlerce gazeteci davet eden Antalya'nın..
Sevgili Mustafa Akaydın Hocam, Antalya Belediye Başkanı, ondan önceki başkan, sevgili dostum Menderes Türel, Altın Portakal'a, Antalya Piyano Festivali'ne bugüne dek toplam kaç yüz gazeteci davet ettiler, ağırladılar.. Bu konuklar için bir "Müze" organizasyonu yapıldı mı?.
Kim, niye hatırlamıyorum.. İngiltere'ye davetli gitmiştik fi tarihinde.. Dünyanın dört bir yanından gelen başka gazeteciler de vardı. Bizi bir akşam yemeğine götürdüler.. Ulusal Tarih Müzesi'ne.. Hani o kitaplarda, belgesellerde görmüşlüğünüz vardır, o ünlü dinozor iskeleti var ya, masa tam onun altına kurulmuş.. Önümdeki etin kemiklerini ayıklarken tepemde tonlarla dinozor kemiği.. Gel de etkilenme.. Gel de ertesi gün, o müzeye koşma..
Biz ne yapıyoruz üzerinde oturduğumuz hazineyi duyurmak, tanıtmak için, Allah aşkına?.
Antalya yöresi, nasıl bir tarih, kültür ve sanat hazinesidir, biliyor muyuz, sahipleniyor muyuz, tanıtıyor, insanları koşturuyor muyuz?.
Bakın 2013 yılı ocak ayından ağustos sonuna Antalya'ya gelen turist sayısı 7 milyon 893 bin.. Yani toparlak hesap 8 milyon..
Antalya Müzesi'ne gelen turist sayısı, ayni dönemde kaç bilir misiniz?.
Bilen yok da, "Tahmin edin" diye zorladım, bize eşlik eden müze yetkililerine.. Biraz abarttıkları belli ifadeyle "80 bin" dediler..
Yani bu kente gelen 100 kişiden birini getirebilmişiz müzemize.. Yüzde 1..
Bilbao, gibi minnacık bir kasabanın (Nüfusu simdilerde 350 bine ulaştı ancak.) adını dünyaya duyuran Guggenheim Müzesi'nin yıllık ziyaretçi ortalaması 1 milyon!.
Antalya Antik Uygarlıkların Merkezi. Likya, Pamfilya ve Psidya, o zaman, dünyanın en zengin, en ileri yerleşim merkezi..
Bu çağ eserlerinin çoğu bugün yerli yerinde duruyor, ayrıca gidip oraları da gezebilirsiniz. Bildiğimiz bir Aspendos.. Oysa kaç Aspendos, kaç ortaya çıkarılan kent, tiyatro, stadyum, mezarlık, aklınıza ne gelirse var, Fethiye'den Alanya'ya kadar?.
Bu zenginlikten çıkanlar, işte Antalya Müzesi'nde.. Tabii kaçırılanlar hariç..
Dünyanın hangi ünlü müzesine giderseniz gidin, Metropolitan'dan, British Museum'a, mutlak Antalya havalisinden kaçırılmış eserler görürsünüz.. İyi ki kaçırmışlar.. Onlar kıymetini biliyor, çok da iyi sunuyorlar.. Bizdekilerin haline bakın..
Müzeyi anlatacaktım, öfkemi anlattım
Müzeyi de anlatacağım tabii.. Belki Turizm ve Kültür Bakanımız okur da, merak eder, gider, bakar bir şeyler yapar diye..