Aylardır yazmaya elim gitmiyor.. Çünkü biliyorum ki, sorumlular, o köhne görünümlü, hatta leş motosikleti kullanan insanlar değil.. Onları bu insanlık dışı konumda kullanan başta pizzacılar, iş yerleri..
Patronları bile değil.. Bordrolarına bakın. Adlarını göremezsiniz. Sigorta, tazminat hak getire..
On para yevmiye ile çalışırlar, bahşişle geçinirler. İş güvenceleri sıfırdır. Verilen siparişi zamanında yetiştiremediler mi, anında kovulurlar, yerlerine sıra bekleyen yüzlerceden biri alınır..
Firma reklam yapıyor.. "Siparişiniz şu kadar dakikada elinizde olmazsa, para alınmaz.."
Kim yetiştirecek?.
Bu zavallı..
Bu İstanbul trafiğinde nasıl yetiştirecek?.
O, onun sorunu.. Yetiştiremezse kovulur, yenisi işe başlar..
Hadi şimdi bu zavallıyı yaz bakalım!..
***
Ercan Arıklı'nın Vatan Gazetesi, Büyükdere Caddesi'ndeydi.. Evi, Etiler istikametindeydi. Bu yüzden arabasına bindi mi, yüzelli metre aşağıdan U dönüşü yapmak zorundaydı.
Trafik ışıklarıyla dolu bu dönüşte vakit kaybetmek istemeyen Ercan, arabasını karşıda bekletirdi. Vatan'ın önünde ışıklı yaya geçidi vardı zaten.. O geçitten geçer, üç adım yürür, 10 dakika falan kazanırdı.
Ercan, o 10 dakika için öldü. Kırmızı ışıkta yaya geçidine dalan bir Belediye otobüsü şoförü üstelik, Ercan'ı ezdi, öldürdü. Cinayetti resmen.
Bugün Ercan mezarda.. O katil dışarda, hatta direksiyonda..
***
Dün Ercan gibi ölüyordum aynen..
Bizim gazete Balmumcu'da.. Ev Etiler'de.. Çıkınca, 150 metre aşağıdan U dönüşü yapmak lazım. Gene yığınla kavşak, yığınla trafik lambası.. 10 dakika falan sürüyor. Bu yüzden Ercan, ya da Muhamed karşıda bekliyorlar beni. Bizim binanın tam önünde ışıklı kavşak var. Burası Sabah ya.. Tonla da ekip ve polis..
Kavşağa geldim. Biz yayalara yeşil yandı, yürümeye başladım ki, nerden geldiğini dahi görmediğim bir motor az daha üzerime çıkıyordu. Allahtan İstanbul'da yaşaya yaşaya, ışıklara güvenmemeyi öğrenmiştim.. Allahtan cin gibi etrafa bakıyordum.. Buna rağmen son anda gördüm. Dalgın olsam şimdi en talihli, yoğun bakımdaydım.
Bu bir kurye motoru.. Karşıda bekliyor, bu yana geçecek.. Yasal geçişi, yukarda göbek var, göbekte de üç trafik lambası.. Üç kere yeşil bekleyecek, üstelik de, gidiş geliş 200 metre sürecek. Oysa yaya geçidinden yaya gibi geçerse, iş 20 metrede ve beş saniyede bitecek.. Hıyar mı herif.. Sürüyor yaya geçidine, yayaların içine..
Pervasız.. Korkusuz..
Orası polis kaynıyor, umurunda değil..
Çünkü, İstanbul kurallarına göre motorlar, trafik yasalarına bağlı değiller. Onların bir tek yasası var. Vahşet yasası.. Siparişi kendilerine verilen emir süresince teslim etmek. Mümkün olduğu kadar hızlı geri dönüp, yeni sipariş, yani yeni bahşiş kapabilmek..
Kuryeler tek yönlü yollarda ters istikamette gidebilirler. Kuryeler, otoyollarda bile ters yönde gidebilirler. Kuryeler, arabalar park etmesin diye insanlık dışı, uygarlık dışı yükseltilmiş kaldırımlarda vızır vızır gidebilirler..
Kuryeler, mesela, Atiye Sokak gibi trafiğe kapatılmış yollarda "Burda emin ellerdeyim" diye salına salına yürüyen yaya kalabalığının arasına dalabilirler..
Kuryeler işte böyle, yaya geçitlerinde yayaların üzerine sürebilirler..
Motosikletli kurye için yasak yoktur..
Bu suçların hepsini, hem de mesela Sabah gibi bir gazetenin önünde, yani, hemen hepsi İstanbul'un trafiği ile mücadele etmekle görevli, dördüncü güç mensuplarının fink attığı, orası Sabah gazetesi olduğu için trafik ve asayiş polislerinin 24 saat nöbet tuttuğu 50 metre içinde, o gazetecilerin ve o polislerin gözlerinin önünde, hiçbirini zerre takmadan, hiçbirini adam yerine koymadan işleyebileceklerini de bilirler..
Sabah'ın önü böyle olursa, İstanbul'un gerisini varın düşünün.. Beni ne konuşturuyorsunuz?.
***
Peki çözüm?.
İstanbul'da bir Trafik Müdürü olmadığı için çözüm yok..
İstanbul'da bir Emniyet Müdürü olmadığı için çözüm yok..
İstanbul'da bir Vali olmadığı için çözüm yok.
Vali olsa bir genelge yayınlar..
"Bu kuryeleri böyle vahşi bir yarışa mecbur eden iş yerleri asıl suçludur. Bundan böyle bir kurye trafik suçu işlediğinde, iş veren firma da cezalandırılacaktır" der. Bunu sağlamak için de savcılarla, Belediye ile, işbirliği yapar mesela..
Bu firma zalimliği önlenmeden, kuryelerin trafik suçu işlemesi önlenemez çünkü. Adam ekmek parası için her şeyi göze alıyor, kaybedeceği bir şey yok ki..
Vali olsa, "Asıl suçlu firmalardır" ilanını yaptıktan sonra, Emniyet Müdürüne de emir verir..
"Bu motosiklet kuralsızlığı bitirilecek. Kural ihlal eden kurye motorları bağlanacak. Sürücülerin ehliyetine el konacak. Firmaları hakkında da derhal zabıt tutulup savcılığa baş vurulacak."
Hadi bakalım, sürsün bu yollardaki cinayet şebekesi..
Ama bunlar hep "Vali olsa.." diye başlayan ifadenin devamı..
İstanbul'da Vali yok.. Taksim'e insan sokmamayı, valilik sanan biri var!..