Seksenli yıllardı herhalde.. BMV, 735'leri dünyaya sunuyor. Her ülke gazetecilerini guruplar halinde davet ediyorlar.. Ettikleri yer, Algarve, Portekiz..
Algarve, El Garp demek.. Yani "Batı.." Arapça'dan, Endülüs Emevilerinden kalma bir laf.. Portekizce A ile başlayan sözcük yokmuş. Bütün A'lılar arapçadan gelme..
Algarve, Portekiz'in Antalyası.. Boydan boya sahiller.. Boydan boya tatil köyleri.. Mevsim kış, ama köyler dolu.. Niye?. Portekiz Algarve'yi golf bölgesi yapmış. Yazın denize geliyor millet. Kışın dünya zenginleri aileleriyle golfe.
Bize birer BMV 735 verdiler.. "24 saat sizde. Alın kullanın. Arabayı ancak böyle tanırsınız" diye.. "Ben kullanmam" dedim.. Mehmet Yılmaz "Beraber çıkalım ağbi" dedi..
Dolaşıp duruyoruz.. Algarve bir cennet.. De luxe tatil köyleri.. 18'er çukurlu golf alanları.. Ama sahilden az içeri girin tarlalar, meyve bahçeleri.. Çiftlikler, çiftçiler..
Al Garve köy, kasaba ve şehirleri çok şirin.. Hepsinde, yol boylarında birbirinden güzel restoranlar, çekici alış veriş merkezleri..
Nasıl bayılmıştık, Mehmet'le..
Döndüm, kolları sıvadım, yıllarca "Golf Turizmi" yazdım. Antalya'da mevsimi 6-7 aydan, 12 aya çıkaracak sistem.. Bugün dünyanın en ünlü tasarımcıları elinden çıkma harika golf alanları var Antalya'da ve mevsim artık 12 ay, bu sayede..
Golf, yöreye zenginlik getiren bir hobi.. Bir defa golfçüler, asgari dolar milyoneri.. Aileleriyle geliyor ve iyi para harcıyorlar..
Zengin turist parayı neye harcar?.
En iyi otellere.. En iyi restoranlara ve genelde yerel ürünlere.. En basit hediyelik eşyadan, en pahalı, yerel tasarımlı, oraya özel mücevherlere dek..
Al Garve'de bunların hepsi müthiş gelişmiş.. Çünkü müşteri hazır, talep hazır..
Geçen hafta sonu Belek'te, etrafta şöyle bir tur atarken bunları düşündüm, etrafta gördüğüm feci manzaralar içinde..
Hani, Türkiye'de Doğu ihmal edilmiştir ya.. PKK isyanının asıl sebebi budur ya. Öyle deriz ya..
Dünyanın en zengin insanlarının tatile geldikleri Belek'te, Tatil Köyünün o dünya güzeli otellerin kapısından çıkın.. Leşe çıkıyorsunuz. Çöplüğe. Sizi durdurup indirecek değil, yavaşlatıp baktıracak manzara yok. Tam tersine gaza basıp bir an önce uzaklaşmak istiyorsunuz o çirkinlik, o zevksizlik, o ucuzluğun içinden..
Niye?.
Çünkü tatil köylerinin dışına yatırım yapmak intihar.. Simit satamazsınız.
Çünkü tatil köyleri, Türk Rivierasına gelen bütün turistleri esir alıyor. Adamı uçaktan otobüsle alıp otellerine götürüyor, tatil bitince gene otobüsle uçağa teslim.. Adam tabir caizse Türkiye'de bir adım yürümüyor. Tatil köyü, kendi ülkesinin plajı gibi. Ve o tatil köyünde her şey bedava.. Yani peşin ödediği fiyata her şey ama her şey dahil..
Kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği tamam.. Geç kahvaltı, erken akşam yemekleri de bedava.. Yemekten sonra sabaha kadar barda Chivas iç, bedava.. Otel açık büfede yemek istemezsen, alakart lokantalar var. Antep, Adana mutfağı, Çin, Meksika, İtalyan, Fransız mutfağı.. Yedi gün kalın, yedi ayrı mutfakta yedi ayrı yemek yiyebilirsiniz, bedava.. Öğleden sonra mükemmel bir pastanede bin bir çeşit pastalar, kahveler, çaylar sizi bekliyor, bedava..
Kapının önüne adım atmak "Ek" masraf çıkarıyor, içerde içip sızmak, ıksırınca, tıksırıncaya kadar yemek bedavayken. "Han-ı iştiha" sizin..
Öyle olunca kimse dışarı çıkmıyor. Çıkmayınca da dünya markaları da gelip tatil köyünün içinde butikler açıyorlar ki, İnsanlar vitrin bakmak için bile tatil köyünü terk etmesin.... La Coste'dan, Louis Vitton'a.. Mücevhercisinden, hatıra eşyacısına, aklınıza ne marka gelirse, hepsi kaldığınız yerde..
O zaman Kemer'den, Alanya'ya, otel ve tatil köyleri dışında herhangi bir işin turizme, turiste yönelik gelişmesi mümkün değil.. Ne restoran ve kafeler var, ne zevkli dükkanlar..
Tatil köyü dışında esnafın, turiste dayalı yaşamı mümkün değil.. Yani turizme, o yöreye gelen milyonla insana göre yatırım yapmak ahmaklık..
Yapan en fazla üç ay dayanmış..
İşte "Her şey dahil" bu.. Ayniyle bu..
Peki ne yapmak gerek?.