Bir yanda Emre Belözoğlu ile Zakora arasındaki "Pis Zenci" davası devam ediyor.. Öte yanda, tweetlerinde "Ermeni" sözcüğünü hakaret anlamında kullanan, üstelik de Akdeniz Oyunları'nda bayrağımızı taşıyan milli güreşçi tartışması derinden derinden sürüyor.
O zaman bugünden düne gidelim. Ve şu futbolumuzdaki ilk ırk kapışmasına bakalım.
Beyoğluspor renk anlamında en koyu Arabı transfer etmiş. Hem de o zamanın iyi ücreti ile Katama'yı almış. Hava buz gibi ve hafiften tipi var. Adam tam bir "Habeş". Yani Etiyopyalı.
Orta sahadan bir koşuyor, tut tutabilirsen. Abebe Bikila gibi. Devrenin sonuna doğru yığılıp kalmış.. Meğer ilk defa kar görmüş ve donmamak için koşup dururmuş. Onu seyretmeye gelen ekabirden ve haylaz grubundan üç beş kişi yedikler muzların kabuklarını ona atmışlar.
Şimdi gelelim, bizim külliyen yaptığımız ırkçılığa..
Vehap, (Vahap değil) her bakımdan hakkı yenmişlerden biridir. Sadece İzmir ve Altay'ın değil futbolumuzun ilk yıldızlarındandır, 1907'de Beyrut'ta doğmuş ve ailesi ile İzmir'e göçmüştü.
Futboldan önce atletizm yapıyordu. İzmSultanisi'nde okurken 1932 Balkan Oyunlarında milli formayı giydi ve 4x400 bayrak yarışında koştu.
Altay formasını giyip kısa zamanda yıldız oldu ve Milli futbol takımına İzmir'den giren ilk futbolcu unvanını bileğinin hakkıyla aldı.(1930)
Doğruluktan ayrılmayan ve sözünü esirgemeyen bir mizaca sahipti. Özellikle İstanbullu devler futbolcusundan teşkilatına kadar onu yemeye çalıştılar.
Özel hayatında papyon takan, lisan bilen kültürlü bir futbolcuya bir daha milli takımda yer açmadılar.
Gençler not etsin diye, tekrarlıyorum Vehap Türkiye'nin yurt dışında profesyonel olarak oynayan ilk futbolcusudur. 1930'da Avrupa'da zamanın en ünlü ekibi Racing'e transfer oldu ve Fransa Karmasında yer aldı.
Barcelona, Bilbao, Arsenal, M.United gibi devlere karşı oynadı. Goller attı, alkış topladı. Kimi zaman renginden dolayı yuhalandı da. Futbolun her şeyini yaşadı. İngilizlerle yapılan bir maçta rakip takımın taraftarı onu rencide etmek için her yolu denedi. Arap yalellisi çektiler, maymun taklidi yaptılar.
Racing'de bir yıl kaldı ve daha fazla tahammül edemeyip takımının Şark turnesi sırasında İstanbul'da iniverdi. Doğruca İzmir..
Ömrünü Altay'a adadı. Altay'ı o kadar seviyordu ki, soyadı yasası çıkınca "Özaltay" soyadını aldı.
11 Haziran 1965 de Altay'ın kongresinde hayatını kaybetti.
Zaten kalben yaralıydı ve hep kazanmışken kaybetmişti.
Çünkü siyahtı.