Yani bir 23 Nisan sabahı, yani Ulusal Egemenlik Bayramı'nı bir defa daha yaşarken ve çocukluğumun o unutulmaz 23 Nisanlarını hatırlarken, bundan daha güzel bir konu bulamazdım.
Geçen yılın sonunda kaybettiğimiz Asım Kocabıyık'a bir teşekkür yazısı daha yazmak gelmişti içimden, pazartesi gecesi Süreyya Salonu'nda harika anlar yaşarken..
Sabah bilgisayarımın başına oturduğumda, tarih 23 Nisan'dı.. Tesadüfün güzelliğine bakar mısınız?.
29 Aralık'ta, Asım Bey'in ardından yazdığım yazıyı buldum..
Erzurum Üniversitesi'ne konsere gitmiştik, Borusan Filarmoni ile.. Israrlı alkışlarla Asım Bey de sahneye gelip kısa bir konuşma yapmıştı. Onu nakletmişim yazımda..
"Konser öncesi 85 yaşındaki Kocabıyık'ı mikrofona davet ettiler..
Çok kısa konuştu..
'Kocaeli ve Uludağ üniversitelerini Atatürk'ün yolunda yürüyecek gençler yetişsin diye kurdum' dedi..
'Bu orkestrayı, Atatürk'ün gösterdiği yolda yürümek için kurdum' dedi..
..Ve konuşmasını bu ülkenin her kentinde en okunacak yere yazılması gereken müthiş sözlerle bitirdi..
'Bana Atatürk'ün yolunda yürüme fırsatı verdiği için Allahıma şükürler olsun!..'
İşte bu, uçlarda yaşamayı marifet sanan ve bu ulusu bölmeye çalışan iki uçtaki şaşkınlıklar..
İşte bu..
'Atatürk'ün yolunda yürüten Tanrı'ya şükür', ne demektir, anlayabildiniz mi?..
'Atatürk'ün yolunda diye Tanrı'ya şükretmek', nasıl bir yaşam felsefesi, nasıl bir inançtır, bilincine erebildiniz mi?..
İnşallah erersiniz!..
Teşekkürler Kocabıyık!.." demişim..
Pazartesi akşamı Kadıköy'den Etiler'deki evime dönerken, ben de Yüce Tanrı'ya şükürler ettim, Anadolu'nun bir köyünden çıkıp, elinde bir tahta bavulla Haydarpaşa Garı'nda trenden inen köy çocuğunun önünü böylesine açtığı için..
Pazartesi akşamı müthiş bir konser vardı Süreyya'da..
Borusan Filarmoni'den doğan Borusan Kuartet ve Borusan Solistleri'nin, Ferhan ve Ferzan Önder ikizlerle birlikte yer aldıkları, olağanüstü neşeli, keyifli, coşkulu bir gece yaşadık..
Sahneye önce İkizler ve Kuartet çıktılar.. Ferhan ve Ferzan'ın yakın arkadaşları, yıllardır Türkiye, Anadolu'yla yakın ilişkiler içindeki genç Rus besteci Aleksey Gudesman, onların verdiği fikirle "Edirneden Kars'a" diye enfes bir çalışma yapmış. Yaylı çalgılar dörtlüsü ve dört el piyano için..
Piyanistler sevgili dostlarım Ferhan ve Ferzan.. Yaylılar, dünyalara değişmem, can kardeşlerim Esen Kıvrak, Olgu Kızılay (Kemanlar), Efdal Altun (Viyola) ve Çağ Erçağ (Çello).
Bölümler, Edirne, İzmir, Ankara, Batman, İstanbul, Giresun ve Kars.. Hepsi yerel melodiler ve ritimlerle örülmüş.. Girişteki çigan süsleriyle dolu Edirne ve finaldeki Kafkas coşkusunu tümüyle yansıtan Kars, olağanüstüydü.. Kıyamet koptu, Kafkas bölümü tekrarlandı, zaten.
İkinci yarıda BİFO solistleri de eklendi ekibe.. Onur Özkaya (Kontrbas), Bülent Evcil (Flüt), Ferhat Göksel (Klarnet), Torino Tudorache (Vurmalı çalgılar).
Bu defa Camille Saint-Saens'in Hayvanlar Karnavalı..
Gecenin sürprizi, Karnavalı sunan M.Ali Alabora.. Nasıl sevimli, nasıl harika M.Ali.. O dünyaca ünlü müzisyenlerden sahne çaldı inanın..
Ogden Nash'ın dizeleri, Orman'daki hayvanları enfes anlatarak, müziğe eşlik eder. Aykut Şengözer çeviriyi harika yapmış. M.Ali yaşayarak ve yaşatarak anlattı, ormanı, hayvanları ve müziği.. Lezzeti iki katına çıkardı.
Çağ'ın çelloyla canlandırdığı Kuğu olağanüstü güzeldi.. Final salonu bir kere daha ayağa kalktı.. Nerdeyse 15 dakika sürdü alkışlar.. Ellerimiz paralandı.. Final bir daha çalındı ama doyulmadı..
Kulise koştum.. Hepsine ayrı ayrı sarıldım.. Hepsini ayrı ayrı kutladım..
Ama en büyük teşekkürü Asım Kocabıyık'a ayırdım..
Bunların hepsini o "Büyük" adama borçluyuz..
Halkından aldığının en büyük bölümünü gene halkına veren o muhteşem adama..