Barış süreci konusunda Allahın günü kıyamet koparken, konuyu görmezden gelir gibi davrandığımı her halde fark etmişsinizdir..
Bilerek yapıyorum. Çünkü barışı yürekten istiyorum. Çünkü barışa ulaşmayı kolaylaştıracak ve sağlayacak yolun "Sessizlik"ten geçtiğini biliyorum..
Barış sürecinin mümkün olduğu kadar hasarsız, mümkün olduğu kadar hızlı geçmesini ve barışa bir an önce kavuşmayı gerçekten, yürekten istiyorsak susmayı bilmeliyiz..
Çünkü ağzımızdan çıkan her şey, iyi ya da kötü niyetli, kim olursa olsun, bir takım insanların çok kırıcı ve süreci çok yıpratıcı tepkilerine yol açar.
30 yıldır devam eden bir savaş var.. Ölü sayısı 40 bin.. Yani bu ülkede 40 bin ana ağladı.. Anaların göz yaşları dinmeli..
Daha da beteri.. Kız olsun, oğlan olsun, yaşları 12, 13'e gelen çocukları olan anaların geleceğe endişe, korku, hatta dehşetle bakmalarının önüne geçmeli. Bunun tek yolu barış..
Bu ülkenin 30 yıldır savaşa harcadığı milyarlarca dolar, artık insanlarımıza, bölgelerimize ve refaha hizmet etmeli. Türkiye'nin kalkınması hızlanmalı.. Bunun da tek yolu barış..
O zaman Barışa Hizmet, kutsal..
Nasıl yapılır, kanlı savaşların sonunda barış?.
İki türlü..
Savaşı bir taraf kazanır, teslim olan tarafa koşullarını yazdırır. Bugün ülkemizde bu durum yok.
İkincisi.. Savaş sürer.. Bir taraf üstündür ama gene de sürer.. O zaman barış için anlaşma gerekir. Anlaşma iki tarafın da ödünler vermesini gerektirir.
İşte "Sessizlik" gereği tam da bu yüzden..
Ödün verdin mi, ya da ödün istedin ve bunu seslendirdin mi, bir yandan barışı istemeyenlere fırsat verirsin, bir yandan da içten üzülenlerin seslerini yükseltmelerine sebep olursun. Kıyamet kopar..
Şimdi bakın..
Geçen hafta Başbakan durduk yerde "Silahlarını bırakıp giderler" dedi.
Kıyamet koptu. Bir yığın polemik.. Köşe yazılarında, manşetlerde, televizyonlarda..
Silah bırakma tek taraflı olursa, bunun adı "Teslim olmak"tır. Şimdi Barış sürecinde böyle bir polemiği başlatıp, PKK'nın ve yandaşları içindeki gelişmelerden memnun olmayan gurupları tahrik etmenin faydası ne?.
Peki "Silahlarını alıp gitsinler" dersen, bu defa da bu taraftan haykırışlar geleceği belli değil mi?.
O zaman susmak en iyi çözüm değil mi?. Susmak ve gelişmeleri zamana bırakmak..
Çünkü barışa ulaşıldığı an herkes öyle mutlu olacak ki, savaştan siyasal ekonomik, fena halde fayda umanlar bile ağızlarını açamaz olacaklar..
O zaman yoluna susarak devam etmek, tam da "Akil adamlık" değil mi?.
Bir şey daha..
Konuşurken de, bölücü değil, kucaklayıcı olmak gerek.. Herkesi kucaklamak gerek. Ayırmadan herkesi..
Şimdi tartışılmaz bir gerçek var.
Barışa ulaşırsak, başarı kimin hanesine yazılacak?. Tarihe kim geçecek?.
Bugünkü iktidar, yani AKP bile değil, doğrudan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan!.
Lider, bunu bildiği ve olumsuz sonuçta olacakları daha da iyi bildiği için "Baldıran içmeye hazır olduğunu ilan ederek" süreci başlattı ve 30 yıldır "Katil" diye bilinen Abdullah Öcalan ve 30 yıldır "Terör örgütü" diye suçlanan PKK ile çok hızla ve çok olumlu gelişen görüşmelere girişti.. Harika bir şey.. Yürekten destekliyorum. Çünkü ben savaş istemiyorum ve savaşın, ne pahasına olursa olsun, bitirilmesini isteyenlerden yanayım.
Ama ayni başbakan açılım ve süreç konusunda kendisini eleştirenlere de Bayramlık ağzını açtı.. "Çıldırmışlar.. Kudurmuşlar.."
Niye çıldırmış, niye kudurmuş oluyor insanlar, başka türlü düşünüyorlarsa Sayın Başbakanım..
"Bu ülke 30 yıldır özlediği ve beklediği barışa kavuşacak. Bu ülkede anaların göz yaşları sona erecek. Bu ülkenin her köşesine mutluluk ve refah gelecek.. Bu yaptıklarımızın sonuçlarını şimdiden göremeyenlere kızmıyorum. Onlara da kucak açıyorum.. Onlardan sadece sabır ve hoşgörü bekliyorum. Bu ülkede düşmanlığı her yönü ile bitireceğiz. Her fikrin özgürce konuşulduğu bir demokrasiye kavuşacağız" deseydi mesela bir "Kara Salı" günü de, karanlıkları aydınlığa çevirseydi..
En başta kendisi söylesin, popülaritesi bugün iki misline çıkmış olmaz mıydı?.
Başbakan sadece yandaşlarını muhatap alıp, onların da fanatiklerini tatmin edecek şeyler söylüyor hep, AKP lideri olarak..
Oysa o Başbakan.. Ona oy vermeyenlerin de lideri.. Bu ülkenin lideri..
Türkün, Kürdün, Laz ve Çerkezin lideri olduğu gibi, CHP'li, MHP ve BDP'linin de lideri.. Fenerli, Galatasaraylı, Kasımpaşalı'nın da lideri.. Ona oy veren Ankaralının da, vermeyen İzmirlinin de lideri..
Her gün onu göklere çıkaran köşe yazarlarının değil sadece, ona bugüne dek hiç oy vermeyen Hıncal'ın da lideri.. Hasan Cemal ve Ahmet Altan'ın da lideri..
"Siz ne derseniz deyin.. Herkes düşündüğünü söylemekte özgür.. Ben de gerekirse yanıt verir, kendi düşündüğümü söylerim, ama hepinizi her zaman kucaklarım. Fikirleriniz, aramızda ayrılık gayrılık yaratmaz. Düşmanlık hiç yaratmaz. Bu ülkenin dostu benim dostumdur" diyen, diyebilen bir liderin sadece Türkiye değil, dünya düzeyinde nasıl bir popülarite zirvesi yapacağını Sayın Başbakana anlatacak bir "Akil" adam çevresinde yok mu?.
"Barış sürecinde en uzak durulacak şey öfkedir" diyecek bir yürekten dostu da mı yok, "Başbakanım çok yaşa!.. Senden büyük Allah var" diyenlerle dolu çevresinde?.