Bir defa güzel film.. Ama çok daha güzel olabilirdi. Çok daha ticari olurdu o zaman.. Seyircisini katlardı..
Çanakkale Yolun Sonu'ndan söz ediyorum..
Bir defa vatan, millet, Sakarya hamasetinden öte, insancıl bir sevgi ve bağlılık öyküsü var ortada..
Balkan Savaşı gazisi Muhsin, kardeşi Hasan Çanakkal Savaşı için askere çağrılınca, savaş acemisi kardeşine sahiplenmek için gönüllü yazılır. İki kardeş beraber giderler, cepheye..
Anzak koyunu tutan İngilizler, Avustralyalı bir keskin nişancıya (Sniper deniyor ya hani günümüzde) görev verirler. Türk hatlarına sessizce sızacak ve rütbelileri uzaktan vurarak, savunma hatlarında paniğe yol açacaktır.
Deneyimli Muhsin ve komutanları oyunu sezer. Muhsin de ayni görevle İngiliz ve Anzak hatlarına dalar.. Şimdi iki keskin nişancının karşılıklı, bireysel savaşı vardır ortada..
Hani Vahşi Batı'da geçen kovboy filmlerini sürükleyen iki harika silah kullanıcının film boyu gelişen ve finalde düello ile sona eren ilişkileri gibi..
"The fastest gun alive"ı hatırlıyorum hala.. Glenn Ford ve Broadrecik Crawford böyle iki muhteşem silahşor ve düşmanı canlandırıyorlardı.
Yönetmen Kemal Uzan, tarihe "Centilmenler Savaşı" olarak geçen Çanakkale'de yakaladığı öyküyü bu iki keskin nişancı üzerine tam oturtmamış nedense..
Muhsin'i yakından tanıttığı gibi, Anzak Eagle'ı da anlatabilirdi öte yandan ve bu ikisinin Çanakkale siperleri arasında birbirlerini kovalamasından nefes kesici görüntüler çıkarabilir, sonunda daha da nefes kesen bir düello ile kreşendo yapabilirdi. Yapmamış ve bence fırsatı kaçırmış.
Film güzel dedim baştan.. Ama böyle yapsaydı, gişe de çok güzel olur, sinemalar önünde kuyruklar oluşurdu.
Gürkan Uygun, olağanüstü iyi oynuyor.. Abartmaya çok uygun bir rolü, bu kadar doğal canlandırmak kolay değil..
Buna karşılık, eleştirilere katılıyorum, Berrak Tüzünataç yanlış seçim.. Canlandırdığı Hemşire rolü de, senaryoda, tıpkı Anzak nişancı gibi ihmal edilenlerden.. "Bir de kadın görüntüsü olsun" demişler adeta.. Bir fırsat da orda kaçmış tabii..