Saatler boyunca ekran başında kaldım.. Güzel haber günüydü.. Kaçırılan 8 vatandaşımızı iade ediyordu PKK!.. Kavuşma sahnesini görmek istiyordum. Sevinç görmek istiyordum.. Son günlerde ölümler, cenazelerle bozulmuş kafamı tamir eder belki, diye..
Herkes konuştu hemen hemen.. Ta İsveç'ten Cumhurbaşkanı dahil.. Sesini duymadığım tek kişi Devlet Bahçeli oldu.. MHP Genel Başkanı..
8 genç adamın hayatının kurtulması, ölümden dönmesi, ailelerine kavuşması, Bahçeli'yi mutlu etmemişti, belli..
"Keşke öldürülseler.. Keşke bu ölümler daha fazla kin, öfke ve nefret uyandırsaydı" diye mi düşünüyordu acaba?.
Barış için zerre öneri getirmeden "Diyalog süreci"ne karşı çıkmayı politika sanıyor, oy toplayacağını düşünüyor, Bay Bahçeli..
"Diyalogu kesmeyeceksin" bugüne ait bir laf değil.. Eski Yunan'dan beri söylene gelir..
"Elçiye zeval olmaz" lafımız nerden çıkmıştır?.
En azılı düşmanına bile elçi göndermek için.. Elçi ne işe yarar?..
Diyalogu sürdürmeye..
İşte yerin dibine batırılan diyalog 8 can kurtardı..
Başka hiç, ama hiç bir gelişme olmasa dahi, sadece bu yetmez mi, Bay Bahçeli..
Bu terör hızla azarken, iktidardaydınız.
Başbakan Yardımcısıydınız.. Bir, tek bir can kurtardınız mı, zamanınızda binlerce genç ölür, binlerce ana ağlarken..
Diyalog, "Konuşma" işidir.
Konuşma ustalık gerektirir..
Peki konuşmayı biliyor muyuz?.
Sekiz gencin ailelerine kavuşmalarından duydukları mutluluğu CHP sözcüsü Haluk Koç açıkladı. Hoşuma gitti. Ama hemen ardından bir çuval inciri, espri yaptığını sanıp berbat etti.
"İmralı hapşırsa, Ankara grip oluyor.."
Ne muhteşem bir zekasınız Sayın Koç..
Ülkenin başbakanı rahatsız.. Hastaneye gitmiş. 3 saat çok ciddi muayenelerden geçmiş. "Grip" açıklaması yapılmış, tam da o saatlerde..
Malı bulmuş yani, mağribi..
Yani insanların sağlık durumları şaka, politika, oy konusu olur mu, Patagonya'da mesela?. Bodrum'da bir ilkokul bahçesinde teneffüste oynayan iki küçüğün başına okulun çatısından su deposu düşmüş. Çocuklar yaralı.. Ağır.. Milli Eğitim Müdürü olay yerine geliyor, makam arabasıyla..
Ekranda izliyorum.. Gazeteciler orda..
"İhmal olabilir mi" diyorlar.. İhmal resmen, alenen ortada iken.. Milli Eğitim Müdürü yüzünde bir sırıtma ifadesiyle konuşuyor.. Espri yapıyor o da aklınca..
"Doğal afet" diyelim..
Doğal afet, doğru laf.. Ama boş, kullanılmayan su deposunun iki yıldır, kontrol da edilmeden bir ilkokul çatısında durması değil doğal afet, bayım.. Bu kafada birinin, Bodrum gibi bu ülkenin en ileri, en gelişmiş ilçelerinden birinde Milli Eğitim Müdürü olması..
Mardin Valisi Kadınlar Günü etkinliğinde konuşmuş..
"Bayana (Kadın diyemiyor) şiddet gösterenler oluyor. Baştan siz evleneceğiniz erkeği iyi seçin. Psikolojisini iyi ölçün. Böyle içkici, kumarcı manyaklarla evlenirseniz böyle olur.."
Kadına şiddetin en ağırı, "Töre" cinayetlerinin peynir ekmek gibi işlendiği, kız çocuklarının, daha çocukluktan bile çıkmadan, üç otuz para başlık parasına, hem de İmam Nikahı diye satıldıkları yörelerde hem de "Devlet"in öğüdüne bakar mısınız?.
12 yaşındayken, 5 bin liraya, 70 yaşındaki adama satılan, onun bilmem kaçıncı kuması olan çocuk, ihtiyarın psikolojisini ölçecek..
Alay eder gibi.. Ama valinin amacı belli.. Araya "İçki" lafını sokuşturup, hulus çakmak..
Hazret Mardin Valisi.. Patronu, yani İçişleri Bakanımız da Mardin Milletvekili..
Bakalım hemşeri valisinin kulağını çekecek mi?.
"Ağzından çıkanı kulağın duysun" diyecek mi?.