Bunca yıllık arkadaşım, sevdiğim ve inandığım bir gazeteci Halil Özer, cumartesi günü sayfasında nerdeyse yarım sayfalık bir yazı kaleme aldı ve beni "Yalancılık"la itham etti. Bir gazeteciye yapılacak en büyük hakaret ve suçlamadır yalancılık.. Mesleğine yönelik bitirici bir saldırıdır. Bu yüzden gülüp geçemedim.
Yaşadığım olayın şahitleri ve belgeleri var..
4 Şubat günü arkadaşım Güven Osma ile Kadıköy Süreyya'da Borusan Kuartet konserinin başlamasını beklerken, cebimdeki telefon titreşti. Halil'in adını görünce açtım.
"Ağbi, biraz sonra arkadaşlar seni arayabilirler mi?. Bir tek soru soracaklar" dedi.. "Arayamazlar. Çünkü konser az sonra başlayacak" dedim, sonra merak edip sordum. "Soru neydi?."
"Aykut iyi hoca mıdır?." dedi Halil..
"O zaman arkadaşların aramasına gerek yok. Sen şimdi yaz. Çünkü cevabım tek kelime. Değil!.." dedim. Telefon aniden kapandı. Hemen ardından tekrar titreşti. Baktım gene Halil.. Açtım "Alo" dedim. Telefon kapandı. "Herhalde yanlışlıkla düğmeye tekrar bastığını fark etti" dedim. Bir daha aramadı zaten.
Ertesi gün, HaberTurk'e baktım. Koca sayfa yapmışlar. Benim tek kelimelik yanıtım yok.. "Halil, lakonizm nedir bilmiyor herhalde, biraz takılayım" dedim. Aradım.
"Benim tek kelime yanıtım, sayfanda yayınladıklarından çok daha netti ve çok daha fazla şey ifade ediyordu, demek çözemedin" dedim. Gülüştük.. "Ben bunu nasıl atladığımı yazarım ağbi" dedi.. Bir daha gülüştük.
Nerdeyse 10 gün falan sonra bir yazı.. "Hıncal Ağbi, sorumuza 'Bip bip' cevabı vermişti" diye.. Hemen telefona sarıldım.. Uzun uzun anlattım ki "Bip" sadece Türkiye'de değil, dünya televizyonlarında "Hakaret" yerine kullanılan madeni sestir. Ben hakaret etmem, eleştiri yaparım. "Bip'i nerden çıkardın" dedim.. "Ağbi düzeltirim bana bırak" dedi. Cuma sabahı, bizim gurubun habercileri, kamerayla geldiler. "Aykut Hoca, Romanya'daki basın toplantısında size sert bir yanıt vermiş" dediler..
"Ne dediğini bilmiyorum. Hatta yanıt verdiğini şu anda ilk defa sizden duyuyorum. Ama vermişse, ne dese haklıdır. En ağır yanıtı da verebilir. Hatta beni mahkemeye de verebilir. Çünkü 'Bip' hakaret sözcüğüdür. Ama ben bu lafı kullanmadım. Halil 'Aykut iyi hoca mı' diye sordu. Ben de tek kelimeyle 'Değil' diye yanıt verdim. Ardından telefon aniden kapandı. Halil kapanma sesini benim yanıtım sanmış olabilir. 'Bip' yazısı çıkar çıkmaz onu aramış, düzeltmesini söylemiştim. Demek düzeltmemiş" dedim.
HaberTurk, Aykut'un bana sert yanıtını kullanmayan tek gazete oldu, nedense (!). Oysa ben, Halil'in haberi ve benim açıklamamı birlikte kullanacağını tahmin etmiştim.
Benim yanıtım Sabah.com'da yayınlanınca Halil'den mesaj geldi.
"Hıncal abi, beni tamamen yalancı yaptınız. Telefonun kapanma sesi demek beni çok şaşırttı tşk ederim. Saygılar abi."
Aradım, açılmadı. Toplantıda falan olmalıydı. Yanıt yazdım.
"Dün Aykut konuşmuş. Niye haber yapmadın? Niye altına not koyup 'Hıncal abi aradı. Asla ağzından bip diye ses çıkmadığını, tek kelimelik cevabının "değil" sözcüğü olduğunu anlattı. Ben de düzeltme sözü verdim' demedin. Sana iki telefonumda da 'Cevabım tek kelimeydi: Değil' dedim sen bip bip icad edip beni ne hale düşürdün asıl. Ben senin hâlâ açıklamadığın gerçekleri söyledim. Aykut'un haklı tepkisi üzerine .. Hepsi bu.."
Halil cevap mesajında anlamamakta direttiğini gösterdi. Hâlâ "Bip" dediğimi iddia ediyordu. "İki bip değilse de bir bip" dedin diye konuyu "Tek çift" bipe çekiyordu ısrarla.
Gene yanıt verdim.
"Ne zaman dedim tek bip diye. Sana bir saat, bib hakaret yerine konur diye anlatmadım mı? Ben hakaret etmem demedim mi? Cevabım tek kelimeydi.
"D E Ğ İ L" diye 3 defa tekrar ettim. 'Sen telefonun bip sesini cevabım sandın herhalde' dedim. Senin kafan başka yerdeydi herhalde, ben dinliyorsun sanıp anlatırken. Ağzımdan bip lafı hiç çıkmadı. Kaç kez söyledim. İlk defa da sen bip dedin, ben gene on dakika anlattım. Cevabım tek kelime.
'Aykut iyi hoca mı?
Değil..'
Bu kadar net ama senin kafan uçmuş o sıralar. Ne diyim ki.."
Halil inat ediyordu. "Ağbi kayıtlar önümde" diye mesaj attı bu defa.. Hemen cevap verdim..
"O kayıtları yayınlamaya hazırım. Getir hemen hem de elinle tak. İster HaberTürk'te ister benim programda. Üzülen benim. Zeytinyağı gibi üste çıkan sen. Koy dinle. Fatih'e (Altaylı) dinlet. Bakalım ne diyecek."
"Dinle tüm kayıtları bakalım öyle lafım var mı? Dinlemediğin belli. Yazılı mesajlarımı bile anlamıyorsun Halil. Onları da yeniden oku. Ben tek çift tartışması yapmıyorum. Kafana sok. Ben hiç bip demedim. Sana 2 defa lafla, bugün tonla mesajla anlatıyorum ki benim cevabım bip değil. Benim cevabım tek kelime yahu. Tek kelime. Aşağı satırda cevabım olan kelimeyi tırnak içinde bininci defa yazıyorum:
'Değil!.'
Sen:
'Aykut iyi hoca mı?'
Ben:
'Değil..' "
Halil'den bir daha cevap gelmedi. Ben ondan düzeltme, özür değilse de, en azından benim açıklamamı beklerken, cumartesi günü, bu mesajlardan ve bana "Önümde duruyor" dediği kayıtlardan hiç söz etmeyen bir yazısı yayınlandı. Bu yazısında beni yalancılıkla itham ediyordu.
Güler geçerdim, ama HaberTurk sevdiğim ve saygı duyduğum bir gazete.. Halil gene sevdiğim ve saygı duyduğum bir gazeteciydi. Bu yüzden, bu gazetede, bu yazar tarafından "Yalancılık"la itham edilmek ağırıma gitti.
Bu uzun açıklamayı yazmak zorunda kaldım.
Benim şahidim var. O ilk konuşmayı yaparken yanımda olan Güven Osma ne dediğimi biliyor.. Halil'le mesajlaşmalarımız da Turkcell'de kayıtlı. Bende var ama, ordan alınması daha sağlam olur.
Halil'in belgesi "Önümde" dediği telefon kayıtlarımız.
O zaman yayınlasın. Ya da eline alsın kaydı gelsin. Bugün, ahaber'de, 90a programında ben yayınlayacağım. Sabah.com'a da ben koyacağım..
Bunu yapamıyorsa, hatasını kabul ediyor demektir.
O zaman Aykut Hoca'ya ve bana bir "Özür borçlu..