Bir yerde hemşerim sayılır.. Çaldıran benim gözümü açtığım yer.. Bu dünyayla ilgili ilk anılarım, o zaman bir sınır köyü olan, bugünün şirin kasabasıydı.
Doğduğumda babam Kırklareli'nde, Bulgar sınırında.. Sınırın öte yanında Alman tankları dolanıyor.. Her an Türkiye'ye girebilirler. O zaman savaştayız demek.. Yeni doğmuş bebeği oraya götürmeyi uygun görmüyor annemle babam.. Kilis'te bırakıyorlar. Anneanneme.. Babamın tayini Çaldıran'a çıkınca, 1942'de savaş hala var ama artık uzakta, beni de yanlarına alıyorlar. Annemi, babamı ve dünyayı görmem, hatırlamam o zamandır.
Ülkemin en geri kalmış yerlerinden biriydi oralar.. Elektrik yok, su yok.. Bizim ev köyün en kenarında.. Bahçe duvarının ötesinde dağın etekleri başlıyor.. Dağda da kurtlar uluyor sabaha kadar.. Kış günü.. Açlık.. Köye saldırmaya başladılar gece yarıları..
Babamın elinde tüfek bahçe duvarının dibinde geceler boyu nöbet tutmasını hiç unutmam.. Askeriyede kesilen hayvanların artıklarını duvarın öte yanına atarlardı ki, kurtlar kokuya, oraya, pusuya gelsinler, köydeki korumasız, dandik evlere saldırmasınlar..
Tezekle ısınılan, kış bastırdı mı, dünya ile ilişkisi kesilen bir köy düşünebiliyor musunuz?.
Hemşerim, Çaldıran'ın o devirlere göre çok uygarlaştığı, ama batıya göre, hala çok gerilerde kaldığı bugünlerde doğmuş.. Babasının ufak bir manifaturacı dükkanı var.. 12 yaşından sonra okuldan kalma zamanlarda dükkanda babasına yardım ediyor. Kıt kanaat geçiniyorlar..
"14 yaşındaydım.. Elime bir kart postal geçti. Antalya'nın resmi var üzerinde.. Baktım.. Aşık oldum.. Taktım kafaya, gittim Antalya'ya.. Gidiş o gidiş!.."
O Çaldıranlı çocuk, bugün dünyanın 12 ülkesinde lüks oteller sahibi.. Dört sene sonra ülke sayısı 30'a çıkacak..
"Hilton'u unutturacak bir otel zinciri kuruyorum" diyor.. Kurar da.. Henüz 40 yaşında.. Resmine aşık olup Antalya'ya gittiği günden bu yana 26 yıl geçmiş topu.. Çaldıran'dan çıkışının 30'uncu yılında, oteli olan ülke sayısı da 30 olacak. Hıza bakar mısınız?.