Başbakan sinirlendiği bir meslektaşımızı patronuna şikayet etti, "Onu nasıl çalıştırıyorsun" diye.. Haftalar geçti aradan, hala lafı düştükçe, hatta lafı düşürüp eleştiriyoruz..
Haklı mı eleştirilerimiz?..
Haklı tabii.. Bir ülkede demokrasi var deniyorsa, onun olmazsa olmaz şartıdır, ifade özgürlüğü.. Herkes fikrini özgürce söyler. Hukuka bir aykırılık varsa, onun davası yargı organlarında görülür, o kadar..
Peki bu haklı eleştirileri yapma hakkımız var mı?..
İşte orası fena halde şüpheli..
Çünkü bu ülkede ifade özgürlüğüne en büyük saldırılar, tamamen ifade özgürlüğü üzerine kurulmuş mesleğin içinden geliyor..
Çeşitli yazılı, görüntülü ve sesli yayın organlarında, bizim birbirimize yaptığımız saldırıların yarısı onda biri değil, Başbakanın sözleri..
Gözlerime, kulaklarıma inanamıyorum..
Gazeteciler, birbirleriyle fikir tartışması yapmıyor, hakaretleşiyorlar..
Hadi "Hakaret de bir ifade özgürlüğüdür.
Köpek nasıl havlayarak ifade ederse, bazılarımız da, adam gibi ifade etmeyi beceremediklerinden bu yola baş vuruyorlar" diyelim ve geçelim..
Son zamanlarda iyice ipin ucunu kaçırdık..
Biz yazıyoruz, kendimiz, doğrudan patronlara "Onu kov, bunu kov" diye.. Yetmiyor, daha ileri gidiyor, savcılara alenen, resmen ihbar ediyoruz köşelerimizde.. "Peşine düş, tutukla, süründür" diyoruz.
Bir gazeteci, bir başka gazetecinin tutuklanmasını nasıl ister?. Aklınız alıyor mu?.
Ama gözümüz öyle döndü sonunda..
O kadarla kalsa da iyi..
Hedef gösteriyoruz resmen.. Bu ülkede fanatiklerin, bu ülkede gözünü kırpmadan adam öldürenlerin olduğunu bile bile hedef gösteriyoruz acımadan..
Adamın suçu ne?.
Bizim gibi düşünmemek..
Şimdi böyle bir ortamda söyleyin bakalım, bizi patronumuza şikayet eden Başbakan'ı eleştirme hakkımız var mı?.. Olabilir mi?.
Biri işini kaybediyor, zil takıp oynuyoruz. Biri tutuklanıyor, yıllarca içerde kalıyor, seviniyoruz..
Bayram yapıyoruz nerdeyse..