Yok canım, çocukluğumuzun sinema kapılarındaki yazılar değil.. Yaz boyu kapalı yerlere girmek içimden gelmediğinden pek sinemaya gidemez olmuştum.
Özlemiş olmalıyım. Arka arkaya üç film seyrettim..
İlki.. Sadakatsizler/ Les Infideles..
Fransız sinemasına yakışmayacak kadar kaba saba bir komedi.. Bir kaç sahnede kahkaha attım, doğrudur.. Ama, erkeklerin kadınlara ihaneti üzerine yedi sekiz skeçten oluşan filmi sevmem mümkün olmadı.. Oscarlı oyuncu Jean Dujardin'e de, vaktime de yazık oldu.
İkincisi.. İlk ve Son Aşkım/ Seeking a Friend for the End of the World..
İlginç bir konu yakalamışlar.. Bir meteor dünyaya çarpacak. Bu defa sadece dinozorlar değil, tüm yaşam son bulacak.
Yani 21 gün sonra kıyamet.. Sakın yanılmayın..
Bilim kurgu filmi falan değil.. Aşk üzerine çok hoş bir deneme.. Bu koşullarda karşılaşan iki mutsuz insan, Steve Carrel ve Keira Knightley karşılaşıyorlar..
Aylar, belki yıllardır ayni apartmandan oturup da karşılaşmayanlar.. Kent yaşamının bizi nasıl asosyalleştirdiğine bir dokundurma..
Steve Carrel'i çok hoş komedilerde izlemiştim. Bu defa bambaşka bir tip çiziyor, başarıyla.. Keira zaten son yıllardaki favorilerimden.. Film baştan sona iki kişi arasında geçiyor nerdeyse.. Zaman zaman tempo düşüyor, uzayan diyalog, hatta monologlar yüzünden.. Ama romantizme meraklıysanız, merak etmeyin.
Hiç sıkmıyor.. Tam iki sevgili, el ele izlenecek film..
Üçüncüsü.. Bahse Var mısın /Lay the Favorite?.
İşte buna bayıldım.. Dünya tatlısı bir Rebecca Hall.. Zaten sevdiğim ama bu kez çok değişik bir rolde keyifle izlediğim Bruce Willis, çok değişik makyajı ile tanımakta zorlanacağınız Catherine Zeta-
Jones, çılgın bir Vince Vaughun.. Rengarenk bir Las Vegas dekoru..
Yani hoşça vakit geçirmek için daha ne ister insan!.. Özellikle Rebecca'yı izlemek için gitmeye değer..
Bu arada işi iyice genişleten, yapım işlerine de giren sevgili Muzo.. Makinistlerine bir genelge daha yayınla..
Burası ücra Anadolu değil, İstanbul..
Son jenerik bitmeden film bitmez..
Öyle makineyi cart diye durdurup ışıkları yakma hakları yok..
Ben televizyonda son jeneriği kesen kanallara illet oluyorum, ayni şey Mars sinemalarına hiç yakışmıyor..