Perşembe öğleden sonra, evde gazetelerimi okuyorum. Birden aklıma esti.. "Yahu bu hafta sonu maç falan yok.. Boşsun.. Kalkıp İzmir'e gitsene.. Eylül İzmir'in en güzel ayıdır. Sıcaktan bunalmazsın.. Ağbini, yengeni görürsün, özlediğin İzmir, özlediğin İzmirlilerle buluşursun.."
Neden olmasın be!..
Hemen Yasemin'i aradım..
"Beni cumartesi öğlen İzmir'e gönder, pazar akşama doğru getir" diye.. On dakikada bitirdi işi..
Bir telefon sevgili Ünal'a.. (Ersözlü.. Bizim Ege temsilcimiz, yıllanmış dostluğun yanında..) Nakliye işlerimi çözsün diye.. Bir telefon Muzo'ya.. (Muzaffer Tağıl.. Kaya Otel Genel Müdürü).. "Yerimi ayır" diye.. "Ama bu defa sende değil, Hanımefendide kalacağım.."
Hanımefendi, Muzo'nun eşi.. Ona öyle takılırız aramızda.. Bircan.. O da Marla Otel'in Genel Müdürü olmuş. Marla şehrin göbeğinde.. Topçu'nun yanı.. İndin mi, yürüyerek Kordon'dasın.. Ben de şehirciyim ya.. Bodrum'da bile şehirde kalırım ya.. Kaya, harika bir dinlenme ve sağlık, spa, ılıca oteli.. Ama benim İzmir programım bu defa CD.. Yani yoğunlaştırılmış 24, sekiz saat uykuyu çık, 16 saat.. Balçova yollarında geçirecek vaktim yok, bir.. Hanımefendi'ye de bir "Hayırlı olsun" demek lazım, iki..
Doğru Marla.. Orda bir yorgunluk kahvesi.. Ver elini Kordon.. Benim muhteşem, benim benzersiz Kordon'um.. Hayır, sadece manzara değil.. İnsanları.. Kordon'un insanlarına aşığım ben.. İzmir'in insanlarına..
Önce dolaştık.. Eylül güneşinin güzelliği bu.. Altında dolaşabiliyorsun.. Sonra Can'a gittik.. İzmir'e gidersem olmazsa olmazım.. Amerikan Pazarı ve girişteki dostum Can.. O dükkanda nostalji de var benim için.. Holly ile PX'e, yani Amerikan Ordu Pazarına gittiğimiz günler..
Can ikinci dükkan açmış, Reyhan'ın orda.. Sosyetik olmuş yani.. Ünal "Oraya da yürüyelim" dedi.. Gittik.. Gerçekten bu defa fevkalade düzenli, sunumlu bir sosyete mağazası.. Bir yığın şey aldım, zevk için..
Sonra Kordon'da artık her zaman alıştığım, Baryum'a.. Adından başka her şeyi güzel.. Hani her şeyin sonuna "yum/um ekleme moda oldu ya.. "Diskoryum, Feneryum" gibisinden.. Onlar da "Bar"a eklemiş olmalılar.. Bardan çok kafe oldukları halde.. Ama Baryum, radyoaktif bir metal adı gibi insana korku veriyor, sempati yerine.. Orda evvelden Osmanlı Kahvesi vardı.. Ben o zamandan alışmışım..
Sonra, dün yazdığım "Dehşet Dakikaları" başladı.. Meskun mahalde, kent üzerinde jet uçağı ile cambazlık gösterileri.. (Hava Kuvvetlerinden hala açıklama bekliyorum. Hatta "Millet tekbir getirecek. Bandoyu kesin" diyen İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay dostumdan da.. O gösteri bize tekbir değil, Kelime-i şahadet getirtti çünkü.. Bu ne iştir?.)
Sonra.. Sonrası yarın.. İzmir'de 16 saati, aslında 16 gün bile yazarım ya..
Canım İzmirim benim!..