Hayır, namazı değil, Odatv davasını.. Soner Yalçın ve arkadaşları tahliye olacaklar mı, yoksa, mahkumiyetleri devam mı edecek?.
Durun hemen kaleme sarılıp düzeltmeye kalkmayın, "Onlar mahkum değil, tutuklu" diye.. Bir insanı, hem de kimseleri inandırmayan bir suçtan bu kadar uzun süre tutuklu yargılarsan, onun adı, her uygar hukuk devletinde "Mahkumiyet" olur.. Mahkumiyete dönüşen tutukluluk da, "Hukuk" değildir.
Üçüncü Yargı paketi çıktı.. Tutuklu Soner ve arkadaşları çıkmadı. Mahkum olan Hizbullah katilleri çıkarken..
Tübitak, yani devletin resmi bilim kurulu, Odatv davasının en önemli delili, bilgisayar kayıtlarını aylarca inceledi ve bu sitelere virüslerle saldırıldığını açıkladı.. Neyi açıklamadı.. Virüslerin içeriğini.. "Bu virüslerle ne gönderildiği belli değildir" dedi.
Yani virüs var.. Yani bu virüslerle, savcının suç delili olarak ileri sürdüğü yazılar siteye dışardan gönderilmiş olabilir.. Olmaya da bilir tabii.. Ama ortada şüpheli bir durumun olduğu Tübitak raporu ile kesin..
Sadece bu, Odatv sanıklarının tahliyesi için yeterli.
Çünkü hukukta şüphe sanık lehine.. Şüphe varsa, onları artık daha fazla içerde tutmak, adil değil, haklı değil, hukuklu değil..
Bir de "Masumiyet karinesi" var. Suçu kesinleşene kadar herkes masumdur.
O zaman "Masum" bir insanı, "Şüpheli" iddialarla içerde tutmak, demokratik çağdaş hukuka uymaz.. Adil yargılarsın, suçu varsa cezasını çeker.. O zaman çeker.. Avans gibi, bugün değil..
İşte cumayı bunun için bekliyorum..
Bir "Hukuk Devleti"nde mi yaşıyoruz, yoksa..
O zaman işte cumaları "Namaz" için bekler hale geleceğim..
İşimiz Allah'a kalmış demektir çünkü!..