"TAŞLARIN da canının olduğuna inanırım" demişti, Kültür Bakanı, Sevgili Dostum Ertuğrul Günay..
Boğazköy Sfenksi'nin Türkiye'ye geri getirilmesini sağlamış, yapılan törende de "Sfenks, bir süre İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenecek, sonra Boğazköy'e ait olduğu yere gidecek" demişti.
İstanbul gibi milyonluk bir turistik merkez yerine, kuş uçmaz kervan geçmez Boğazköy'ün tercih sebebini de şöyle açıklamıştı:
"Bitkilerin canlarının olduğunu artık hep biliyoruz. Ama bazıları, içlerinde bilim adamları da var, hayvanlar gibi, konuşmadan, sevgiden, müzikten anladıklarına, okşanan, sevilen bitkilerin daha güzel geliştiklerine inanıyorlar.
Ben taşların da canlarının olduğuna inanıyorum.. Bu heykel, bu taş, 3500 yıl durduğu topraklara dönünce mutlu olacak.. Yüz yıldır onun hasretini çeken etraftaki taş toprak da bayram edecek, hissediyorum." (27.7. 2011/ Sabah/ Hıncalın Yeri) Şimdi ayni Günay, 2 bin yıldır Nemrut Dağı'nın tepesinden dünyayı seyreden Yunan tanrılarını oradan indirip, bir müzeye hapsetmekten söz ediyor..
Efendim aşınıyorlarmış.
2 bin yıldır, kara, yağmura, kızgın güneşe, fırtınaya, depreme direnen heykeller bugün yıpranıyor ve günümüz teknolojisi onları oldukları yerde korumayı başaramıyormuş..
Peki Sayın Bakanım..
Sfenks'in canı can da, Zeus'unki, patlıcan mı?. Ki, Sfenksler konuşmaz.. Ya tanrılar tanrısı Zeus, bir gürlerse?..