11 yaşındaki çocuk fidye için kaçırılmış.
Polis bir şüpheli yakalamış. Çocuk ortada yok. Ona bir an önce ulaşabilmek için, adamı konuşturmak istemişler ve "Susarsan işkence ederiz" demişler. Adam korkuyla çocuğu kaçırdığını, sonra da kendisini ele verir korkusuyla öldürdüğünü itiraf etmiş. Çocuğun cesedini söylediği yerde bulmuşlar.
Adam yargılanmış ve ömür boyu hapse mahkûm olmuş. Bir süre sonra da, "Beni işkence ile tehdit ettiler. Bu İnsan haklarına aykırıdır" diye devleti mahkemeye vermiş.
Mahkeme "İşkencenin tehdidi bile insan haklarına aykırıdır. Bunda istisna tanınırsa, herkes kendi kafasından bir işkence sebebi bulabilir" diyerek, devleti 3 bin Euro tazminat ödemeye mahkûm etmiş.
Olayı bana yazan Dr. Erdoğan Karatay dostum, notunu şöyle bitiriyordu..
"Şimdi Almanya'da muhteşem bir tartışma başladı! Sen olsan ne düşünürdün, sevgili ağabeyim?"
Şimdi ben olsam.. Mesela kaçırılan ve hayatından endişe edilen 11 yaşındaki çocuk benim kızım olsaydı, ne yapardım?.
Düşünmem bile.. Alman polisinin yaptığını yapar, sonra da 3 bin euroyu tıkır tıkır öderdim tabii..
Bu da benim bir "Mutlak" demokrat olmadığımı gösterirdi.. Bundan da fazla gocunmazdım yani.. Bu dünyada "Mutlak" diye bir şey yok. Matematik ve fizikte bile..
Var sandıklarımızın, bize "Var" diye öğretilen her şeyin aslında mutlak olmadığını, gene bilim kanıtlıyor, gün be gün.
Peki sizin aranızda var mı, böyle bir "Demokrat!.."