BİR defa şunu hemen söyleyeyim.
Filmi başından sonuna keyifle izledim.
Öyle keyifle izledim ki, uzayan, fazla tekrar olduğu hissini veren sahneler dahi beni sıkmadı.
Tam yazlık, hatta biraz daha üzerine gidelim, tam da ramazanlık bir film..
Maymunlar Cehennemi (1968) harika bir filmdi.. "Bugüne dek yapılmış en güzel film" diyenler de vardı hatta..
Ardından yığınla "Devam" çekildi. Hiçbiri ilkinin yanından geçemedi. Bu geçiyor..
Önüne değil, yanılmayın.. Yanından geçiyor.. Maymunlar Cehennemi/ Başlangıç, 1968'de astronot Charlton Heston'un uzun bir uzay gezisinden sonra döndüğü dünyayı nasıl Maymunlar Cehennemi olarak bulduğunu anlatıyor..
San Fransisco'da Genetik Araştırmalar yapan bir kurum var. Burada oluşturulan bir beyin geliştirme virüsü, önce maymunlarda deneniyor ve onların zekâsını arttırıyor. Buna karşılık insanlarda ölümcül etkili bir salgına sebep oluyor.
Maymunlar Cehennemi'nde gördüğümüz, insanların yok olduğu, Maymunların insanlar gibi konuşarak ve kurumlaşarak yaşadığı dünya böyle oluşuyor yani..
Yani.. Filmin mesajı..
Tanrı diyor ki, "Benim işlerime burnunuzu sokmayın. Yok olursunuz.."
Bundan iyi ramazan mesajı olur mu?.
Yalnız bir başka mesaj da var.. "Siz dinozorlar gibi yok olursunuz, dünya maymunların eline geçer.
Yani başa dönersiniz.."
Bu da biraz Darwinci oluyor sanki..
Artık siz nasıl düşünürseniz..
Filmi dünya seyircisi de beğendi, eleştirmenler de genelde.. Gişelerde de rekorlar kırıldı..
Yani her şey mükemmel..
Ama benim, "Tam da yazlık" deyişimden sonra, eleştirilerim var..
Birinci bölüm çok hızlı, akıcı.. Minik maymunun aile içinde büyümesi ve gelişmesini anlatan sahneler, hoş mizah yükü de taşıyarak gidiyor..
İkinci yarıda film bayağı hız kesiyor.
Öyle kesiyor ki, çok hızlı, aksiyon sahneleri bile, tekrar gibi ve ağır gelmeye başlıyor..
Eksik olan ne?.
Kadın oyuncu.. Filmde üstelik çok da hoş bir genç kız var, beyin geliştirme denemeleri yapan genç bilim adamı James Franco'nun sevgilisi rolünde.. Freida Pinto.. Ama senarist de, yönetmen de kızı filme süs olsun diye koymuşlar..
Sıfır fonksiyon. Alın elinize makası, kesin atın onun sahnelerini, kimse farkına varmaz.. Böyle başrol olur mu?. İkinci yarının uzayan sahneleri yerine, bu genç ve hoş kızı kullan.. Filme girsin.
Hem fiziği, hem de etkili rolü ile girsin.
Film tek boyutlu olmaktan çıksın..
Kimsenin aklına gelmemiş, belli.. Ya da "Biz bu filmi böyle de satarız" demişler..
Eee.. Satmışlar da.. Ne yapalım?..