ÖMÜR mü yazdı?.. (Gedik) Açıkhava'nın beton koltukları oturduktan on dakika sonra, insanın poposunu fena halde acıtmaya başlıyor.. Hele doğal yastıklarınız yoksa, beton üzeri kemik durumları varsa, vaziyet daha da feci.. Kıpır kıpır oluyorsunuz, ağrıyan bölgenin üzerinden ağırlığı çekip dinlendirmek için..
Minder var.. Ama girişte.. 70 basamak aşağıda başınıza neler geleceğini tahmin etmeniz zor. İş işten geçtikten sonra, 70 basamak tırmanıp minder almak daha da zor..
Evvelden minderci çocuklar tüm tiyatroyu dolanırlardı, yasaklandı mı, ne oldu, bilmem..
Aslında bu minder işini bir uyanık iş adamı sanayiye çevirebilir..
Bakın benim evimde 1994 yılından kalma bir tribün minderi hâlâ var.. Los Angeles'ta, Dodge City Stadından almıştım, tam 20 dolar ödeyip.. O yıllarda, İKSV Festivalinde New York Filarmoni'yi on dolara izlerken İstanbullular..
Niye 20 dolar bayıldım, bir mindere?.. Popom çok kıymetli diye değil..
Üç Tenor Konseri'ydi, Dünya Kupası şerefine.. Minderler o konser için özel yapılmıştı. Üzerinde Pavarotti, Domingo, Carreras ve Zubin'in resimleriyle.. Ve de tarih düşülmüş.. Bundan iyi anı mı olur?.
Nerden baksan 3 doları geçmez maliyet. En az 50 bin minder sattılar o gece.. Kâra bakar mısınız?.
Açıkhava'da o gece üzerinde Paul Simon'un resmi ve konserin tarihi olan mindere 20 lirayı havada verirdim.. Kaç kişi de verirdi, kim bilir?.