Bu yaz, gece tercihlerimi genelde klasik konserler, opera ve balelere yaptığım için pop konserlerini pek fazla izleyemedim. İzlediklerimi de yazma fırsatı bulamadım.. Pazar gecesi müthiş bir Enbe izlerken, popa haksızlık ettiğimi düşündüm.
Enbe, Açıkhava'da önce kendi solist ve vokalistleriyle bir mini konser verdi. Sonra dünyaca ünlü Gloria Gaynor'a eşlik etti.
İki bölüm de ayrı ayrı güzeldi. Son zamanlarda fena halde ticari müziğin kucağına düşmüş gördüğüm ve eleştirdiğim Behzat Gerçeker ve arkadaşları, konserlerinde özlerine döndüler ve nefis bir açılış yaptılar, Gaynor'a..
Sonra 70'li yılların sonundan beri dünyayı sallayan Gloria Gaynor çıktı sahneye.. Seyirciyi avcuna aldı ve "Bu şarkıyı ilk söylediğimde 20'li yaşlarındaydım.. 30 yıldır da söylüyorum" dedi..
"I will survive../ Ayakta kalacağım.."
Sonra "Ben ayakta kaldım.. Siz de kalacak mısınız" diye haykırdı.. Binlerce insan "Evet" diye bağırdı.. Gloria o zaman "Ayağa kalkın.. Hepiniz ayağa kalkın. Şarkıyı beraber söyleyelim" dedi.. Müthiş bir koro halinde "Ayakta kalacağız" diye haykırdık, dakikalarca..
Gloria, müthiş bir konser vermekle kalmadı, bir konser nasıl bitirilir, onun dersini de verdi.. Enbe de, ona eşlik ederken taş gibiydi.
Bir gece evvel Arena'da Erol Evgin'i dinledik.. 40 yıldır dinliyorum, 40 yıldır da bıkmıyorum..
Erol gene hem şarkıları, hem seyirciyi eğlendiren anıları, anektotlarıyla müthişti.
Ondan bir gece evvel Kenan Doğulu'daydık. Arena, belediye otobüsü gibiydi. Sadece tribünler değil, önüne büyük ekran konan sahil de tıklım tıklımdı. Herhalde on bin kişi falandık..
Kenan yıllardır böyle.. Her devirde gençlerin ilahı.. Onunla çılgın danslar eden kuşaklar, bugün orta yaşlarda, o yeni gençleri ayaklandırıyor şimdi..
"Ankara'da bizim evin bahçe duvarında oturup, mahallenin kızlarına gitar çalan sevgili arkadaşım Yurdaer, oğullarının bu başarısını görseydi ah," diye geçirdim içimden.. Hey gidi Yurdaer Doğulu hey..
Kubat senfoni, Anadolu türküleriyle senfonik orkestrayı bir araya getirmiş harika bir projeydi. Bu konserler devam etmeli.. Ama Kubat aralarda biraz daha az konuşmaya alıştırmalı kendisini.. O tür müzik konsantrasyon ister, çünkü..
Sezonun ilk konserlerinden biri de Selçuk Ural'ın jübilesi gibiydi.. Ural çok sıcak bir hava yarattı. Onun zamanının ünlü sanatçılarının, arkadaşlarını böyle bir gecede yalnız bırakmayıp, Arena'ya koşmaları, hatta sahneye çıkmaları, dostluk, sevgi, vefa adına çok ama çok hoştu.
Bu arada kaçırdıklarım ve çok üzüldüklerim var.. Tarkan ve Mazhar, Fuat, Özkan.. Bu yazki konserleri efsane gibi kulağıma geldikçe, daha da üzülüyorum.. Ama güzel bir üzüntü bu..
İstanbul, gerçek bir kültür, sanat kentine dönüştü.. Artık her şeye yetişmeniz mümkün değil. Tercih zorunda kalıyorsunuz..
Harika değil mi?..