Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Yarınlar bizim!..

Bedri'nin Acıbadem Maslak'taki odasından çıkarken, nasıl darmadağınıktım. Bir yanda öfke.. Bir yanda hüzün.. Bir yanda umutsuzluk..
O aslan gibi Bedri, o neşe dolu adam, o bana takılmaları, benim ona takılmalarımla hayatımızı renklendirdiğimiz dost, burnunda bir oksijen maskesi, vücudunda yığınla kordon öyle yatıyordu.. Ve bu iyi haliydi.. 4 saatlik çok ciddi bir ameliyatla kurtarılmış, parçalanmış bağırsakları, karaciğeri dikilmiş, yoğun bakımdan çıkarılıp özel odasına alınmıştı.
İçeri girmedim.. Kapıdan, her zaman velfecri okuyan, şimdi yorgun gözlerinin içine baktım. El salladım.. "İyileş, gene gelirim" dedim çıktım..
24 saattir, başında, uykusuz bekleyen eşi Sevgili Sibel anlattı herşeyi, ayrıntılarıyla..
Akatlar Kültür Merkezi'nde bir protesto toplantısı yapılıyordu. Türk- Ermeni dostluk anıtının yıkılmasını protesto.. Bu toplantı güvenlik açısından hassas değil miydi?. Emniyet Müdürlüğü'nün böyle bir toplantı için bir ekip göndermesi gerekmez miydi?.
Erkandan biri kente geldiğinde, yollara 3500 polis diken Emniyet Müdürlüğü'nün.. Kimse yoktu. Kimse olmadığı için, elinde rambo bıçağıyla gelen biri, önce yardımcısının sonra Bedri'nin karnını deşiyor, sonra da elini kolunu sallayarak çekip gidebiliyordu.
Önceyumruk yediğini sanan, elindeki kanı görünce vurulduğunu anlayan Bedri yola fırlamış.. Yol, İstanbul'un merkezi.. Yol İstanbul'un en kalabalık caddelerinden biri.. Güpe gündüz.. Yığınla dükkân. Yığınla dükkândan alışveriş eden yığınla arabalı insan.. Bedri "Vuruldum. Beni hastaneye götürün" diye haykırıyor.. İnsanlar bırakın yardım etmeyi, arabalarına atlayıp kaçıyorlar.. "Şahit yazarlar bizi, nemize lazım" korkusu içinde..
Yahu tam da orda bir eczane var. Koluna girseler, eczaneye götürseler.. Orada yaraya bir tampon konsa, kanamayı yavaşlatmak için. Ambülans istense.. Hayır..
Sonunda Akatlar Kültür Merkezi'nden çıkan bizim Selçuk, Beşiktaş Belediyesi'nin sanat danışmanı sevgili dostum Selçuk Kaltalıoğlu olay yerine geliyor. Bir taksi çevirip Bedri'yi bindiriyor, hastaneye götürüyor..
Bedri'nin arkasında kalan yardımcısının da vurulduğundan haberi yok. O da yerde.. Nihayet fark ediyorlar. Polis de nihayet geliyor.. Kız yaralı yerde yatıyor, 20 dakika.. Başında polis.. İstanbul'un göbeğinde, Akmerkez'e 100 metrede kanlar içindeki yaralı 20 dakika ambülans bekleniyor düşünebiliyor musunuz?. Kan kaybından ölmemesi mucize..
Dinlerken tüylerim ürperiyor.. "Her an, her yerde pisi pisine ölebiliriz.. Ölmemiz değil, hâlâ hayatta olmamız mucize" diyorum kendi kendime..
Orhan Veli'nin dizeleri dilimin ucunda, iniyorum Acıbadem'in merdivenlerinden..
"Kelle fiyatına hürriyet
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava!.."

***
Ortaköy'e uğradım.. Ünal'ı almak için.. Ordan istikamet Taksim.. Aksanat'ta Berfin'in resitali var.. Benim sevgili Berfin'imin.. Daha 13 yaşında, ama dünya çapında bir yıldız.. Şimdiye kadar Boğaziçi Albert Long Hall'de Sevgili Evin'in "Harika Çocuklarımız" konserlerinde ve Fazıl Say ve Arkadaşları gecelerinde, birer parçalık performanslarını izlemiştim. İlk defa bir resitaline gidiyorum. Doya doya dinleyeceğim Berfin'i..
Kapıda bu müthiş başarıda büyük payı olan hocası Muhammedyan Turdiyev'le karşılaşıyoruz. Sorarsanız, Berfin'den heyecanlı..
Sonra alkışlar arasında Berfin geliyor sahneye, Hande'yle.. Hande Baykal.. O da genç bir piyanist.. Berfin'e eşlik edecek..
Berfin gözlerini kapıyor bir kaç saniye.. Konsantrasyon anları.. Sonra başı ile işaret ediyor Hande'ye ve Bruch'ın 1 numaralı konçertosu başlıyor..
Berfin rüya gibi çalıyor, hele adagioda.. Hande piyanoyu yaşıyor.. Kendinden geçiyor, parmakları tuşlar üzerinde dolaşırken.. Bir harika da o..
İkinci bölüm daha popüler.. Yalçın Tura'nın valsleri, Brahms'ın o insanı fıkır fıkır eden Beş Numaralı Macar dansı.. Sonra Achron'dan Hebrew Melody ve Waxman'ın Carmen Fantezisi ile muhteşem final.. Alkış, kıyamet.. El ele gülümseyerek selamlıyorlar, Berfin ve Hande.. Mutlulukları sahneden bize atlıyor anında.. Alkışlar bitmiyor.. Bis.. Daha da müthiş alkışlar.. Bir bis daha..
Keyfim nasıl geriye dönmüş.. Nasıl coşmuşum.. İki saat evvelki öfke, umutsuzluğun yerini, "Yarınlar biziz" diye haykıran iki harika genç kızın yarattığı aydınlık ufuklar ve neşe almış..
Tatsız olan, öfkeli olan Bedri ve ben, bugünüz.. Yarın, Berfin'le, Hande..
İstiklal Caddesi'nde Taksim'e yürürken, bu defa Ali Rıza Binboğa'nın o unutulmaz Eurovision şarkısı takılıyor dilime..
"Özgürlük ve barış tüm insanların
Özlemi olacak yarınlarda
Anam, bacım, kardeşim,
Eşim, dostum, yandaşım
Daha da mutluyuz yarınlarda..
Yarınlar benim, yarınlar senin
Yarınlar onun, yarınlar bizim
Yarınlar bizim Yarınlar bizim!.."


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA