İLHAM Ağabey (Gencer) piyanoya nasıl başladığını anlatırdı. Çocukken (İlhan Ağabey sekseni aslanlar gibi devirenlerden maaşallah) filmler sessiz.. Perdenin yanında bir piyanist oturur müzik yaparmış film boyu..Annesi o sinema piyanistlerinden biriymiş..
Boğaziçi Üniversitesi'nin dünyalar güzeli Albert Long Hall'ünde çarşamba gecesi, o günleri hatırladım..
Perdede BBC belgesel arşivlerinden derlenmiş 1930'ların "Sessiz" Paris görüntüleri önünde Halit Turgay flüt, Yekaterin'a Lebedeva piyano çalıyorlar.. Ama müzik filme paralel, filmle uyumlu değil, sessiz sinema döneminde olduğu gibi.. Fon değil görüntüye..
Siz gördüklerinizle duyduklarınızı bildiğiniz gibi birleştirin, artık. Bana sorarsanız?.. Birleştirmeyi pek başaramadım. Bazen görüntülere daldım gittim, müziği kulağımın arkasına alıp.. Bazen müziğe daldım, gözlerimi kapayıp..
Yıl 1930.. Paris'in ünlü köprülerinden biri.. Altından bir nehir otobüsü geçiyor.. Teknenin cam kenarında oturanlar var. Köprüden aşağı onlara bakanlar da..
İşte dünyaca ünlü Şanzelize'nin o yılları.. Trafik 2011 İstanbul'u ayni.. 80 yıl sonra Paris'e yetişmişiz (!) yani..
Keşmekeş.. Yayalar rastgele yollarda.. Arabalar birbirinin içinde. Herkes canı nasıl isterse ordan gidiyor.. Bir trafik polisi var, elinde sopayla dikiliyor ama, pek işe yaradığı yok..
Ve sahneleri izlerken biliyorsunuz ki, gördüğünüz insanların hiç biri, artık yok..
Birinin aklından geçti mi acaba, filminin çekildiği.. O filmdeki kendisini 80 sene sonra bir Üniversite salonunda Türklerin izleyeceği..
Şimdi olmayan o trafik polisi, o günü nasıl geçirdi acaba?. Akşam eve dönünce karısına "Brigitte, ayaklarım şişti. Leğene sıcak su doldur da içine sokayım" dedi mi?. O Paris köprüsünün üzerinde öpüşen sevgililer, ne oldular sonunda?.
Ben bunları düşünürken, Halit, Ravel üflüyordu, Lebedeva'nın eşliğinde..
Anlayın geceyi.. Evin İlyasoğlu gene bir hoşluk yaratmış.. Ve de en güzeli.. Boğaziçi'nin gençleri gene tıklım tıklım doldurmuşlardı salonu..
Ve de çok mutluydular ayrılırken..