Saliha Gülenler adlı okurum bir minik mail yollamış.. Öyle güzel ki.. Bir tatil sabahında okuyun istedim.
***
Az önce oğlum Emre ile yaptığım bir telefon konuşması beni öylesine duygulandırdı ki, birisiyle paylaşma ihtiyacı duydum ve aklıma siz geldiniz. Oğlumu geçen temmuzda evlendirdim. Dünya tatlısı bir de kızım oldu böylece.. Her ikisi de bankacı ve doğal olarak da iş çıkışı çok yorgun oluyorlar.
Bugün mesai bitiminde arayan oğlum Emre aynen şöyle dedi telefonda..
"Anoş, senin şu yoğurtlu çorban var ya, onun tarifini verir misin bana?.."
"Annen kurban olsun sana, o çok sevdiğiniz çorbadan yaptım az önce... Yanına da börek... Pırasa da var.. Hadi gelin birlikte yiyelim."
"Anne, haftanın ilk günü, çok yoruldum, Hande de çok yorgun, az önce aradı, hâlâ çıkamıyormuş şubeden.. Ben ondan önce gidip yoğurtlu çorba yapacağım ona, sürpriz olsun.. Biliyorsun senin o çorbanı çok seviyor."
Sadece "Tamam bi tanem, ikinizi de çok seviyorum" diyebildim, tarifi verirken gözlerim doldu..
"İşte" dedim, "Sevgi bu... Sevginin en yalın, en gerçek ve en çarpıcı tarifi bu.. Kendin ölesiye yorgunken, eve yorgun gelecek diye karına en sevdiği çorbayla sürpriz yapmak.."
Görünürde alt tarafı bir çorba ama öyle değil işte... Çok şey aslında... Kuş gördüğü yuvayı örüyormuş gerçekten.. Ama babadan değil, anneden gördüğü yuvayı örüyor. Yuvayı dişi kuş yapıyormuş gerçekten, bugün öğrendim. Bugün daha iyi anladım sevginin ne kadar kutsal ve yüce olduğunu...
Ve bugün daha iyi anladım ektiğini biçmenin o doyulmaz hazzını...
Ne mutlu bana, ne mutlu evlatlarıma ve darısı sevgiyi bilmeyenlerin başına...