Zeynep (Oral), "Ben dün gece de burdaydım. Adamlar alkıştan nerdeyse final yapamayacaklardı" dediğinde, "Abartıyor" diye düşündüğümü itiraf ederim. Bir gece evvel, gecenin bir yarısı, Marina'da oturmuş, İstanbul Gelişimi izlerken, baleden çıkıp gelen dostlar "Olmaz böyle şey" diye anlatıyorlardı üstelik. Ama gene de böyle bir şey olabileceğini aklıma getiremezdim..
Zorba 2 perdelik bir bale.. İkinci perdenin sonundaki alkışlar ve arka arkaya gelen tekrarlar, ikinci perdeden fazla sürdü nerdeyse..
Zorba ile özdeşleşen o müziğini herkesin ezber bildiği sirtaki sahnesi, hani o ölümsüz filmde Anthony Quinn'in yaptığı dansı, tam beş kere seyrettik..
50 yaşındaki İrek Muhammedov'un ayakta duracak hali kalsaydı, beş kere daha izlerdik, hiç şüpheniz olmasın.. Alkışlar, "Bravo" çığlıkları bitmedi bir türlü.. Bodrum Bale Festivali'nin kapanışına da böylesi bir final yakışırdı zaten..
Ben Bodrum'a bu muhteşem adamı izlemeye gitmiştim zaten.. Çağımıza imza atan üç büyük erkek dansçı var. Nuriyev, Barişnikov ve Muhammedov.. İlk ikisini ancak filmlerde ve TV şovlarında izleyebilmiştim. Üçüncüsü ayağımıza gelmiş, Bodrum'a.. Gitmez olur muyum?.
Muhammedov Kazan Tatarlarından.. 10 yaşında Bolşoy Bale Akademisi'ne girmiş. 78'de mezun.. Üç sene sonra da Moskova Bolşoy'da baş dansçı.. Tam 9 sene.. 90'da İngiltere'ye göçmüş.. 8 sene de, kraliçenin Royal Balesi'nde baş dansçı.. Hâlâ Royal Balede, ama artık "Konuk.." Çünkü dünyanın dört bir yanından onu konuk etmek isteyen o kadar çok bale var ki, Sofya Balesi gibi.. Avustralya'dan Arjantin'e.. Avrupa zaten avuç. Paris, Viyana, Berlin, Milano, say sayabildiğin kadar..
Zorba'yı Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü, sevgili dostum Rengim Gökmen'le izledik.. "Zorba'yı repertuara alacağız, bu sene" dedi.. Kafasında Muhammedov da var gibi geldi bana.. Bize de konuk olursa, harika..
Zorba, bilirsiniz, Kazancakis'in ünlü romanı..
Köyün yakışıklı delikanlısının aşkını elinin tersi ile itip, adalarına konuk gelen bir İngilize vurulan güzel dulun acıklı öyküsü.. Bir yanda tutucu ada halkı. Bir yanda güzel dul..
Bir yanda genç yabancı ve bunların tam ortasında, denge unsuru olmaya çalışan, hayat dolu bir feylesof, Aleksis Zorba..
Anthony Quinn harikalar yaratmıştı o rolde.. Bir o finaldeki, içindeki yaşam keyfini anlatan sirtaki dansını unutmam, bir de sözlerini..
"Bir kadının yalnız uyuması, tüm erkeklerin utancıdır" demişti, önce.. Sonra da sinema tarihine geçen meşhur lafını.. "Tanrı affedicidir. Ama bir günahkarı asla affetmez. Kadın yatağına çağırdığı zaman gitmeyen erkeği.. Biliyorum. Çünkü çok akıllı, yaşlı bir Türk dostum söylemişti."
Anthony Quinn sanki Zorba olarak doğmuştu. Öyle oturmuştu role..
İnanın, İrek Muhammedov da öyle.. Sahneye girdiği andan itibaren seyirciyi avcunun içine alan bir Zorba oldu..
Müthiş bir dansçı. O yaşta, o hareketleri o hızla yapabilmek, hem de tekrar tekrar yapabilmek aklın alacağı şey değil.. Ne var ki, Muhammedov, dansçı olduğu kadar da oyuncu.. Müthiş bir mim oyuncusu.. Tek kelime konuşmadığı halde, mimikleri, jestleri, yani vücut dili ile her şeyi anlatıyor size..
Bunca yıldır bu ülkede, tiyatro, opera, bale, dans, konser izlerim. Ben hiçbir performansçının bu kadar yüksek ve bu kadar uzun alkışlandığına şahit olmadım..
..Ve de Muhammedov bunların hepsini hak ediyor.. Onu çıplak gözle izleyebilmek gerçekten mutluluk.. Bir gün için gittiğime hem de nasıl değdi..
Sofya Balesi de oldukça iyiydi. Onlarda da, dansçılıkla oyunculuğun paralel gittiğini izledim.
Mikis Teodorakis'in müziği, Lorca Massine'in koreografisi için zaten yazmaya gerek yok..
Unutulmaz bir gece geçirdim Bodrum'da.. Mutluluk tespihime bir tane daha ekledim.. Esas olan bu..