"Bizantion'dan İstanbul'a" başlıklı, yaşadığımız kentin 8 bin yılını anlatan sergiyi dün yazmıştım. Bugün sözü kız kardeşim Serpil Gogen'e bırakıyorum. Çünkü o sergiyi, 2009'un son günlerinde Paris'te de gezdi.. Onun anlatımı, üstelik mukayeseli.
***
Ayni sergiyi iki kez gezdim. "
Bizans'tan İstanbul'a" sergisini.. Biri Paris'te, yılbaşı arifesinde.. Üç gün için Brüksel'deydik. Ama aklımızda mutlaka gerçekleştirmek istediğimiz bir başka proje vardı. Boşluk yaratıp Paris'e kaçmak ve o günlerde özellikle Ankara'da yankılanan bu müthiş sergiyi gezmek.. "İstanbul'da da tekrarlanacak" deniliyordu ama şansa bırakmamak gerekiyordu. Birkaç yıl önce Londra'yı sarsan "Türkler" sergisi için de ayni şey söylenmişti. Oysa, fazlasıyla hak ettiği ilgiyi Türk medyasında bile bulamadan Londra'da başlayıp, Londra'da bitti. İkincisi İstanbul'da devam ediyor, 26 eylüle kadar.. Şimdi düşünüyorum da, sanki iki ayrı sergi gezdim. Paris'te, Seine Nehri'nden esen o buz gibi rüzgarın altında donarak iki buçuk saat bilet kuyruğunda bekledikten sonra girebildiğimiz, geçmişi 800 bin yıla uzanan, iki imparatorluğa başkentlik etmiş İstanbul'un 8 bin yıllık tarihini.. Muhteşem inanç ve kültür mozayığını..
Perşembe günü ise, Sabancı Müzesi Müdürü ve serginin küratörü Dr. Nazan Ölçer'in rehberliğinde yaşayan İstanbul'u.. Biz İstanbul'da günlük yaşamımızı, bu camekanların ardında sergilenenlerin arasında geçiriyoruz aslında.. Farkında olarak ya da olmayarak.. Bu ne muhteşem bir şey.. Dünyada böyle bir olasılığın yaşanacağı kaç kent var?
Nazan Hanım'a neler borçluyuz!. Ben her iki yerde de sergiyi gururla karışık hüzün duyarak dolaştım. Hıncal Ağabeyim baştan sona sadece hüzünlendi. Paris'teki sergi Grand Palais'deydi. 100 yıllık geçmişiyle Paris'te sanatsal etkinliklerin en görkemli mekanlarından birinde.. "Bizans'tan İstanbul'a" yazılı afişler bizi istasyonda karşıladı. Tanıtımı gardan başlatmışlardı, yani.. Yerli ve yabancı müzelerden derlenen yüzlerce eser..
Sergi ve sergileme tekniği bir yana (hatta İstanbul'daki sergileme daha da etkileyici bence), bir başka ilginç boyut, sergiyi gezmeye gelenlerdi. Dikkat çekecek kadar üst düzey bir ziyaretçi kalabalığını ve camekânların önünde hayret ve hayranlıkla yaptıkları yorumları izledim.
Özellikle, İstanbul'un 22 kubbesinin yansıtıldığı merdiven sahanlığı görülmeye değerdi. O şık insanların merdivenlere sırtüstü uzanmış, oturmuş, müzik eşliğinde inanılmaz bir teknikle tavana yansıtılan, zoomlanan, ağır ağır dönerek adeta gökkubbenin görkemini anımsatan kutsal kubbeleri huşu içinde izlemelerini izlemek nefes kesiciydi.
Kentin tarihinin ve bugününün yansıtıldığı slide gösterileri Paris'te üst kattaydı. Yenikapı kazıları müthiş ilgi çekiyordu. O gösteri burada girişte.. Sürprizli de üstelik.. Kütüklerin üzerinde oturarak harika bir belgesel izliyorsunuz. Yakında müze mağazasında satışa sunulacağını söylediler. Özellikle yabancı dostlara müthiş bir hediye olacak.. İki serginin kataloğu da enfes.. Paris'ten Brüksel'e, oradan Ankara'ya o koca kataloğu taşımak olanaksızdı. Ufağını almıştım. Buradakini kaçırmayın. Tasarım Gözde Oral'ın.. "Sevgili yeğenim" diyeceğim, çünkü annesi kardeşim kadar yakın, harikalar yaratmış.. Gezmek için çok az zaman kaldı. Mutlaka gidin, görün.. Mutlaka.. Keşke başka ülkelerde de sergilenebilse!.