Yani hem çok sevdiğim, hem de çok severek okuduğum Ayşe Arman'a, yüreğimin, gırtlağımın, ciğerimin bütün gücü ile "Yuh!.." Ama yetmiyor, kesmiyor.. "Yuh" sesi çıkarsalar bin tane vuvuzelacı toplar, üfletirdim.. (Sana "Yuh" dediğim için bana da "Yuh" ama, başka sözcük bulamadım.)
Ayşe Arman, Fazıl Say'a "Sus" diyor..
Bu ülkede ifade özgürlüğünü en geniş anlamda kullanan, kullandığı için acımasızca eleştirilen Ayşe.. Benim yıllardır savunduğum Ayşe..
Geçen hafta, ilk cinsel deneyimini, bekâretini nasıl kaybettiğini, daha doğrusu zarı elastik olduğu için nasıl kaybedemediğini ayrıntıları ile yazan Ayşe..
Bunları yazdığı için yerden yere vurulan, dalga geçilen "Bize ne, senin kızlık zarından" diye azarlanan Ayşe..
"Size neyse okumayın arkadaşlar.. 25 kuruş verdiniz diye gazetenin her satırını okumak zorunda değilsiniz. Sevmezseniz okumazsınız. Kızı bayıla bayıla okuyan milyonla insan var" diyen de ben..
Şimdi bu Ayşe, Fazıl'a diyor ki..
"Piyanistsin, piyanist kal. Siyaset, kadın erkek ilişkileri, felsefe gibi konularda ahkam kesmek, fetva vermek zorunda değilsin."
Fazıl diyormuş ki, Ayşe öyle diyor..
"Ben müthiş bir sanatçıyım, topluma yön vermeliyim, doğruyu göstermeliyim, yanlışı engellemeliyim.."
Ayşe fetva veriyor..
"Yanlış.. Fazıl böyle düşünemez. Herkes kendi işine baksın.."
İşte "Yuh" dediğim bu.. Araya bin sekiz yüz doksan yedi "U" harfini siz sıkıştırın, sayfada yer yok..
Yani, bu ülkenin en büyük sorunu "Bana necilik" değil mi?. Umursamazlık değil mi?. Bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılık değil mi?..
Sanatçı asıl, en başta konuşması gereken kişi değil mi?.
Rönesans diye bir laf duydun mu Ayşe?. Aydınlanma yani.. Kimler yarattı Rönesansı?.. Rahipler mi?.. Siyasetçiler mi?.
Sanatçılar be Ayşe!.. Sanatçılar!..
Fransız İhtilali'ne giden rayları döşeyenler arasında sanatçıları atlamak mümkün mü?.
Yahu, kadın yazarların piri üstadı Halide Edib'e "Sen kitabını yaz, başka işe burnunu sokma kaltak" diyen biri çıktı mı hem de o devirde Ayşe?.. Çıksa, bugün ona, sen ne derdin?.
Fazıl'ın sözleri, doğru yanlış. Kişiye göre değişir. Bana göre az bile söylemiş.. Sana göre rezillik olabilir.
"Kimin yavşak olduğuna sen karar veremezsin" diyorsun. Ona itirazım yok. Fikire fikirle yanıt verilir. O da senin fikrin..
Ama "Herkes kendi işine baksın.."
İşte orda "Dur" Ayşe..
Bu ülke hepimizin ve herkesin kendi işi, bu ülke ve insanları için düşüncelerini ifade etmek.. Baş işi de ifade özgürlüğünü ölesiye savunmak..
"Herkes kendi işine baksın" tam Hitler'in ağzına layık bir laf..
Ya biri de çıkıp "Sen de kendi işine bak. Alya'yı büyüt, kocana yemek pişir" derse ne olacak?.
Piyanist piyano çalsın. Edebiyatçı kitap yazsın. Mobilyacı sandalye üretsin. Dişçi diş çeksin.. İşçi işini yapsın. Çiftçi tarlasını, şoför arabasını sürsün..
Eee.. Hiçbir halt olamayan, hiçbir yeteneği bulunmayan, hiçbir işi beceremeyen de politikacı olsun, siyaset yapsın, ülkeyi yönetsin öyle mi?.
Saçmalama Ayşe!.. Saçmalama..
* * *
İnternet'in var değil mi Ayşe.. Google'u da bilirsin herhalde..
Oraya Paderewski yaz, karşına çıkanları da iyi oku..
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük piyanistlerinden birinin, Polonya'nın özgürlüğü için içerde ve sürgünde nasıl savaş verdiğini, Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlığa nasıl ve neden geldiğini, ülkesi işgal altındayken sürgündeki Polonyalılara nasıl liderlik ettiğini oku.. Piyanist, siyaset ve düşünce adamı olarak uluslararası ne ödüller aldığını, "Ben piyanomu çalar , keyfime bakarım" demeyip, bir Polonya Özgürlük Savaşçısı olduğu için nasıl saygınlık kazandığını oku..
Sonra da özür dile Ayşe..
Fazıl'dan.. Okurlarından ve kendinden..
İmajını yıktığın Ayşe'den de özür dile Ayşe!..
Dile ki, yarın "Susturun bu kadını" diyenlere karşı seni savunma hakkım devam etsin!..