Lang Lang'ı izledim, perşembe gecesi.. Çoğunuzun görmüşlüğü vardır onu, televizyonda.. Adını hatırlamasanız da.. 2006 Dünya Kupası açılışını, ya da 2008 Avrupa Şampiyonası kapanışını izlediyseniz, orda çalan piyanist.. 2008'de o unutulmaz Pekin olimpiyatları açılışında da Lang Lang vardı. Yapılan araştırmalar, o performansı ekran başında 5 milyar insanın izlediğini ortaya koydu. Muhtemelen onlardan biriydiniz. Nobel Galasında izlemişliğiniz vardır belki de.. Ya da Obama'nın Amerika Başkanı olduğu gün, dünya TV'lerinin yayınladığı törende..
İşte o.. 27 yaşındaki Çinli'yi bu defa çıplak gözle izleme fırsatını buldum. Türkiye'nin 1500 talihli insanından biri oldum. Ekranda canlı izlemek de güzeldi ama, 10 metre ilerde, kanlı, canlı çalarken seyretmenin tadı başka oluyordu..
Yani bir insan bu kadar mı sempatik, bu kadar mı cana yakın olur?.
Borusan Filarmoni eşliğinde Chopin'in 1 numaralı Konçertosunu çaldı. Şimdi gel de Haşo'ya selam gönderme.. O Chopin'i (Bakınız dünkü yazısı) evine kapanmış, loş ve yalnız odasında CD'den dinleyerek mutlu olurken, ben hayatımın en unutulmaz anlarından birini yaşıyordum, Lang Lang'ın sihirli parmaklarının gezdiği tuşların tıklım tıklım dolu salona yaydığı Chopin hazzını sindirerek..
Ardından Şef Gürer Aykal bitmeyen alkışları göstererek iki kez daha oturttu, Lang Lang'ı piyanosunun başına.. Bu defa orkestrasız, şefsiz, kendi içinden geldiği gibi çaldı.. Muhteşem, muhteşemdi..
New York Times'ın onun için "Klasik müzik gezegenindeki en ateşli sanatçı" demesinin sebebini sonunda yaşayarak anladım.
Pekin açılışındaki performansı Çin'de de müthiş bir coşku yaratmış ve tam 40 milyon Çinli çocuk o hafta piyano eğitimi almak için başvurmuştu.. 40 milyon.. Eli ayağı tutan Türkiye nüfusundan fazla demek bu.. Şimdi o 40 milyondan kaç Lang Lang çıkar varın hesaplayın..
Amerika'nın ünlü talk şov programı Today, "Lang Lang etkisi" demişti, bu akıllara seza gelişmeye.. Ve de Time, 2009'da "Dünyanın en etkili 100 adamı" listesine Lang Lang'ı koymuştu.. 40 milyon çocuk masallardaki kavalcının değil, gerçek yaşamdaki piyanistin peşine takılmışlardı çünkü.. Etkilemek bu değilse, neydi, zaten?.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı, geceyi, "Şakir Eczacıbaşı'nın anısına" adayarak harika bir iş yapmıştı. Bu festivali Nejat Eczacıbaşı kurmuş, kardeşi Şakir Bey yaşatmıştı. Onsuz ilk festivalin en güzel gecesini ona armağan etmek harika bir düşünceydi.
Teşekkürlerimle, İstanbul Kültür Sanat Vakfı.. Teşekkürlerimle..