"Tüm bunlara rağmen devam edenlerin ruhsatlarını kalıcı şekilde iptal edeceğiz" demiş, Çevre Bakanı Veysel Eroğlu..
Bir dünya turizm cenneti Türkiye.. İstanbul.. Boğaziçi.. Ve bu ülkenin bakanı, "Kapatırım" diye dehşet saçıyor.. Kapatacağı, Boğaz'ın kenarındaki artık dünyaca ünlü turistik mekanlar..
Eroğlu "Çözüm bulacağız" demiyor.. "Kapatacağız" diyor.. Amaç iddia edildiği gibi civarda yaşayanların rahatsız olması mı, yoksa düşmanlık mı?..
Boğaz Belediyeler Birliği Başkanı, Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara'nın sözleri, niyeti işaret ediyor, aslında..
"Eğlenen insanlar oturup manzara seyretmediklerine göre, bunlar Boğaz'dan çıkarılmalıdır.."
Yani, dünyanın en güzel deniz manzarasının kenarında bir masaya oturup, müzik dinleyerek yemek yemek ve içkisini yudumlamak diye bir zevk olamaz Boğazlar Belediye Başkanına göre.. Yoksa şifre ifade "İçkisini yudumlamak" mı?.
Onun için mi "Çözüm aramak" yerine "Kapatmak.."
Babam, Çengelköy Kuleli Askeri Lisesi'nde 1930'lu yıllarda okudu.. Tam karşılarında Bebek Gazinosu varmış.. Hamiyetler'in, Müzeyyenler'in okuduğu.. "Yat borusu çaldıktan sonra, yatakhane pencerelerini açar, dizilirdik.. Hele rüzgar bizim tarafa doğru esti mi, karşıdan gelirdi müziğin sesi.. Mest olur dinlerdik" diye anlatırdı o günleri..
O zaman, Hamiyet söyler, Çengelköy dinlermiş.. Bugün ayni yerde Rihanna söylüyor. 10 metre ötede duranlar dinleyemiyor.. Çünkü mikrofonları açtırmıyor, Cumhuriyet Zaptiyeleri.. Hem de saat daha dokuzken..
Geçen hafta Sortie ve Reina, o Çevre Bakanının adamları tarafından üçer gün kapatıldı.. İmam, cemaat hikayesi.. Mahkeme ertesi gün yürütmeyi durdurma kararı verdi.
Verir. Çünkü kapatma kararı anayasaya aykırı.. Türk Anayasası "Cezaların şahsiliği" ni öngörür.
Sortie ve Reina, bir yığın restoranın yer aldığı bir nevi açık pazar yeri.. Yüksek sesle müzik yapanlar, restoran alanlarının ortasında kalan diskotekler.. Şimdi diskotek suç işliyor diye, Biber'i, Fişmekan'ı, Cafe de Paris'yi, Venge'yi nasıl kaparsın. Adam tonla kira ödemiş Boğaz kenarında yazlık açmak için. Sezon zaten kısa, Ramazan dolayısıyla.. Bir de yağmurlu geceleri çık..
Gelir disko bölümüne yasak koyarsın. İhlal nerdeyse, ceza oraya..
Tümünü kaparsan, işte böyle, İstanbul'da yargıçlar var..
Gürültü sınırını da iyi hesaplamak gerek..
Bu mücadeleyi ilk Sadettin Tantan başlattı. Turizme ilk darbe vuran bakandır. Çözüm, uzlaşma yerine "Kapatma" yı seçti. Ama onun ölçüleri bile insaflıydı.
İstanbul caddelerinin doğal gürültüsünün 60- 65 desibel olduğu belirlenmiş, müzik olarak da 90 desibel sınırı getirilmişti.
Bugün sokak gürültüsü, 60 desibeli ölçen cezayı kesiyor.. Bu nasıl adalet?.
Mesele gerçekten gürültü ile mücadele ise..
Elinde desibel aleti, Sortie'nin ve Reina'nın önünde bekleyenler, bir gün herhangi bir saatte benimle mesela Nişantaşı'na gelirler mi?. Orada oteller, sağlık kurumları var. Yani kesin istirahat alanları.. Bir ölçsünler bakalım kaç desibel gürültü yapıyor, kornalar ve hem de yasa dışı taktırılan sirenler..
Bu kentte korna çalmak yasak.. Hele hastane civarında.. Sorun bakalım trafik müdürlüğüne, korna çaldığı için ceza ödeyen ferd-i vahit var mı?.. Eviniz trafik ışıklarına yakınsa yandınız. 24 saat zaartt.. Zuuurttt..
Araba sayısı bunun yüzde biri değilken, 50'li yıllarda Mümtaz Tarhan diye vali vardı. Şoförlere kornayı unutturmuştu. Mecbur kalan camı indirir, koluyla kaportaya vurarak, uyarırdı. Çünkü her korna ceza demekti..
Gürültü ile mücadele edeceksen, her türlüsü ile edeceksin. Sadece içkili yerlerde çalan müzikle değil.
Müzikle mücadele ederken de, insanların dinleme hakkı kadar, eğlenme haklarının da olduğunu, bu eğlenme hakkı karşılığı binlerce insanın iş sahibi olduğu aile geçindirdiğini düşüneceksin..
Bir siyaset, bir devlet adamı olarak "Asarım, keserim, kaparım" diye ortaya atılma ve kraldan fazla kralcılara terör yaratma fırsatı vereceğine, herkesi mutlu edecek ortak çözümleri arayan ve bulan bir lider olarak sahne alacaksın.. Herkes sana müteşekkir olacak.. Herkes "İşte örnek bakan" diyecek..
Çok mu zor, bu dediklerimi yapmak Sayın Eroğlu?.