İNSAN canının bu kadar ucuz olduğu bir başka uygar ülke var mı?.. Yoksa biz uygar muygar değil miyiz?..
İşte 30 hayata mal olan Zonguldak kazasını (Ne kazası.. Bu yıl, bu üçüncü kaza.. Adı artık cinayet) unuttuk bile..
Aşiyan'da pisi pisine ölen polis doğru dürüst haber bile olmadı. Bir tek Cengiz Semercioğlu, köşe yazısında üzerinde durdu o kadar..
Oysa birinci sayfanın tamamını kaplayacak bir olaydı ve üzerine en az 20 köşe yazısı çıkmalı, sorumlular hesap vermeliydi..
Evet sorumlular..
Pisi pisine ölen, adını bile bilmediğimiz, hatırlamadığımız polisin ölümünden sorumlular..
Aşiyan Mezarlığı'nda birisi, elindeki bıçakla geleni gideni taciz ediyor. Polise haber veriyorlar.. Üç polis mezarlığa geliyor.. Biri bıçaklı adamın yanına gidiyor, sigara ister gibi "Kimlik" soruyor. Adam bıçağı polisin göğsüne saplıyor. Tabancasını alıyor, önce onu, sonra ötekileri vuruyor.. Polisin tabancası ile polisleri vuruyor yani..
Sahne aynen bu..
Olacak şey mi?.
Oluyor.. Bizde oluyor.. Hep oluyor..
Çünkü polisimiz eğitimli değil..
Bir Amerikan, bir Alman, bir Fransız polisi, hem de bıçaklı olduğu ihbar edilen adamın yanına öyle gayri ciddi, laubali, öyle ölümüne susamış gibi gitmez.
Ona verilen ilk meslek eğitimi, böyle durumlarda müdahale etmeden önce, mümkün olan tüm önlemleri almaktır.
Ben polis değilim. Eğitim filan da görmedim.
Ama Amerika'da, İngiltere'de, Fransa'da şahit olduğum olaylar var. Çıplak gözle, ya da televizyonda.. Ben biliyorum. Üniformalı polis bilmiyor.
Polis şüpheliyi gördüğü anda tabancasını çıkarır. Yüzü koyun yere uzanmasını, ellerini başının üzerinde kenetlemesini söyler.. Yapmazsa vurur. Evet, vurur. Belinden aşağı ateş edip vurur. Bu onun pisi pisine ölmesinden iyidir herhalde. Öteki de polise karşı koymayı düşünmez bile. Çünkü o tabancanın süs olmadığını ve ilk mukavemet anında kullanılacağını bilir.
Polis, yardımcı arkadaşı hâlâ tabancasını dikmiş beklerken yerde yüzü koyun yatan adamı arar, silahı varsa alır, kelepçeyi takar.
İşlem budur. Bu yüzden hiçbir polis bilmem ne yoluna niyazi olmaz..
Bizde bu eğitim verilmez. Verilse de, polis iş başında izlenmez. Eğitimi uygulayıp, uygulamadığı denetlenmez.
Şimdi pırıl pırıl bir genç, bir ruh hastası tarafından, sırf ihmal, sırf baştan savmacılık, sırf laubalilik yüzünden öldürüldü. Ortaya "Kendini korumaktan aciz polis mi beni koruyacak" tablosu çıktı, ama kimsenin umurunda değil.. Kimsenin.. Ne medya üzerinde duruyor, ne sorumlu olması gerekenler?.
O polisin bağlı olduğu karakolun komiserinden başlayarak İçişleri Bakanı'na kadar sormak lazım oysa..
Bu genç polisin katili kim?.
Polisin bu kadar ucuz, bu kadar basit, bu kadar pisi pisine öldürülmemesi için bundan böyle ne gibi önlemler alınacak?.
Hepsinden önemlisi..
Bu ahmakça ölümün hesabı kimseden sorulmayacak mı?. Ölen öldüğüyle mi kalacak?.
Bu düzen hep böyle mi sürecek?.