"Ben meylimi üç güzele düşürdüm Biri Şemsi, biri Kamer, ille Elif. Onların aşkıyla aklım şaşırdım
Hangisinden yad eyleyim gönlümü.." deyişini, Karacaoğlan'ın bilmeyen var mıdır?. Ve bu üç güzelin üçüne de eremez Âşık.. Beyoğlu'na varır üçü de, kimi zorla, kimi gönüllü.. Karacaoğlan da yollara düşer, kaybolur gider..
Bundan güzel Opera öyküsü olur mu?..
Yalçın Tura, benim nerdeyse 50 yıllık müzik dostum, hemen tüm şarkılarını ezber bildiğim Keşanlı Ali'nin bestecisi Yalçın Tura, başından sonuna Karacaoğlan'ın deyişlerine dayalı metni yazmış önce.. Sonra da bestelemiş..
Antalya Devlet Opera ve Balesi de kucaklamış Tura'yı.. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Rengim Gökmen'in genelgesi var, tüm teşkilata.. Yerli opera ve balelere öncelik verelim, teşvik edelim diye..
Karacaoğlan ve Tura'dan iyi bir seçim olur mu?.
İstanbul'dan Tenor Hüseyin Likos'u davet etmişler, konuk sanatçı olarak, Karacaoğlan'ı seslendirmek üzere.. Gene İstanbul'dan sevgili dostum Serdar Yalçın da, orkestra şefi olarak gelmiş. Ötesi, Antalya'nın..
Yalçın Tura adını duyar duymaz uçtum Antalya'ya.. Ve de büyük usta ile yan yana izledim Karacaoğlan'ı.. 50 yıl sonra ilk defa tanıştım. Kucakladım.. Ne mutlu bana..
Bir defa Antalya'yı, başta Genel Sanat Yönetmenleri Aytaç Manizade, yürekten kutluyorum. Karacaoğlan'ı sahne ışıklarına çıkardıkları ve başarı ile temsil ettikleri için..
Dekoru, kostümü ile başlayarak her şeyleri güzeldi.. Harika bir koro, harika dansçılar.. Hele Beyoğlu ile Elif'in gerdeğini stilize eden ikili dans, koreografisi ve performansıyla enfesti..
Bir Elif izledim.. Sema Çavuşoğlu.. Hem sesi, hem fiziği, hem de oyunculuğu ile mükemmel.. Ve de Ak Sakallı Hızır'da müthiş bir ses tanıdım, bas Şafak Güç..
Karacaoğlan bu yılı iki temsille kapadı. Seneye devam edecek.. Yaz tatili süresince, Yalçın Tura Ustaya tavsiyelerim olacak..
Karacaoğlan'ı biraz daha popüler hale getirmeli.. Halka yaklaştırmalı.. Operaya değil, Karacaoğlan'a merakları yüzünden gidecekleri de kucaklamalı..
Nasıl?..
Bir defa kısaltmalı.. Üç saate yakın opera uzun. Saymadım ama, bir düzineden fazla tenor şarkısı vardı.. Hüseyin başardı ama, kolay değil.. Perdeler birer saate inmeli ve opera iki saatte bitmeli..
İkincisi.. Yalçın Üstad, Karacaoğlan'da, baştan sona Karacaoğlan'ın dizelerine, yörenin halk oyunlarına yaslanmış, ama otantik müziği hiç kullanmamış.. En ünlü Karacaoğlan türkülerini bile yeniden bestelemiş. Bence hata etmiş.
"İncecikten bir kar yağar" gibi, milyonların ezber bildiği ve âşık olduğu bir halk ezgisini yeniden bestelemeye ve bu ülke halkını kendi türküsüne yabancılaştırmaya gerek var mı?.
Ulvi Cemal'in, Adnan Saygun'un, Fazıl Say'ın yaptığını yapabilir, bu en ünlü Karacaoğlan türkülerini, orkestra, solist ve koro için düzenlemekle yetinip, operasının içine serpiştirebilirdi..
Sevgili Tura, Karacaoğlan'ı yaz boyunca elden geçirirse, gelecek sezon önce Türkiye'yi, sonra dünyayı dolaşan bir Karacaoğlan'ımız olur, inanıyorum..