İstanbul dağ başı.. Resmen, alenen dağ başı.. Bu kentte trafik denetimi yok. Göstermelik olarak dahi yapılmıyor. En göz önündeki yerlerde, önünde trafik polislerinin nöbet tuttuğu, ekip araçlarının park ettiği kavşaklarda bile trafik cinayeti serbest. Halk görüyor, biliyor. O zaman kendisi de boş veriyor.
Trafik kuralları, aslında kurallara saygılı vatandaşların cezası.. Onlar eşek yerine konup sıra beklerken, uyanıklar, ne şerit tanıyorlar, ne ışık, ne de park yasağı..
"Hayır" diyorsa İstanbul Trafik Denetleme Müdürü.. İstediği gün ve saatte buyursun, birlikte dolaşalım..
İşte pazar.. Balmumcu'dan Ortaköy'e iniyoruz. Yol iki şerit. Biri iniş, biri çıkış için. Yolun sonu sahil yoluyla birleşiyor. O kavşakta yeşil bize kısa yanıyor. Bir de sahil yolunda ilerleyemeyen arabalar yeşil yansa bile kavşağı kilitleyip, bizim yoldan çıkışımıza fırsat vermediği ve o rezillik Ortaköy'de görevli ekiplerin umurunda olmadığı için, kuyruk geriye doğru bazen bir kilometre uzuyor. Biz paşa paşa bekliyoruz.
Ama 34 TH 3937 uyanık. Bekler mi?. Dalıyor, geliş şeridine.. (Birinci suç.) Üç araba solluyor. Karşıdan bir araba gelince, yolu kilitliyor. (İkinci suç). Bakıyor durum kötü, sürüyor arabasını bizim üzerimize, araya girmek için. (Üçüncü suç.) Ercan yol veriyor. Ben olsam vermem. Geri bassın gitsin. Araya giriyor. Karşıdan gelen araba geçer geçmez, yeniden ters şeride fırlıyor. (Dördüncü suç). Sonra tekrar sağdakinin üzerine (Beşinci suç.). Sonrasını göremedim. Ama 10 saniyede 5 suç işlediğini gördüm. Ama adamın kabahati yok.. Kabahat ona bu cesareti verenlerde..