Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Tarla Kuşuydu Jülyet!..

Efendim büyük buluşma gerçekleşti.. Elif Aktuğ ile Tarla Kuşuydu Jülyet'i birlikte izledik..
Hani o yazmıştı Milliyet Cadde'sinde, "Romeo ile Jülyet ölmeseler de hayatta kalıp evlenseler ne olurdu" diye.. Ben de "Sorunun yanıtını Ephraim Kishon Tarla Kuşuydu Jülyet oyununda verdi. Tesadüfe bak, bu sezon da Şehir Tiyatroları'nda oynuyor. Birlikte izleyelim mi" diye açık teklif yapmıştım köşemde..
Ben hayatta okumam, bilirsiniz.. Elif söyledi.. Bazı internet sitelerinde, Elif'e çıkma teklif ettiğim falanlar yazılmış..
Efendim, Elif Aktuğ'la ben, hısım akraba oluruz, meraklısına..
Romeo ve Jülyet'in sonunu bilirsiniz.. Rahip tezgâhı kurar. Jülyet güya intihar eder. Oysa sadece derin komaya girmiş ve ayılacaktır. Tezgâhı Romeo'ya götüren haberci ona ulaşamaz. Romeo, Jülyet'in tabutunun başına gelir. Onu ölü görünce, intihar eder. Tam o sırada Jülyet ayılır. Romeo'nun ölüsünü yanında görünce bu defa sahiden intihar eder..
Ephraim Kishon, bu sonu değiştiriyor. Jülyet 1 dakika önce uyanıyor. Romeo sevgilisine sarılıyor. Doğru rahibe.. Rahip onları evlendiriyor ve aradan 30 sene geçiyor. Oyun da tam bu noktada başlıyor..
Artık ortada o dillere destan aşk değil, birbirinden nefret eden bir çift vardır.. Dırdırları ile erkeği bıktıran bir kadın, yemekten başka bir şey düşünmeyen bir erkek.. En son ne zaman seviştiklerini hatırlamayan bir çift.. Romeo ve Jülyet, artık birbirlerinden kurtulmanın yollarını aramaktadırlar.. Seçtikleri yol, bu defa intihar değil, cinayettir..
Oyunu 1976 yılında Ankara'da Devlet Tiyatrosu'nda izlemiştim ilk.. Cüneyt Gökçer sahneye koyuyor ve Ayten Gökçer ile Kerim Afşar oynuyorlardı..
Cüneyt Gökçer'in yorumu harikaydı.. Kishon'un oyunu mizahını içinde fazlasıyla taşıyordu. Bu mizahın hakkını vermek için ilavelere gerek yoktu.. Jülyet yaşlanmıştı, ama hâlâ güzeldi.. Romeo artık 50 yaşında ama, hâlâ yakışıklı.. Ayten'le Kerim'in seçim sebebi buydu. Cami de, mihrap da yerinde, hâlâ aşık olunacak iki orta yaşlı..
Büyük âşıklar, fiziksel bozulma yüzünden kopmamışlardı birbirlerinden..
2009'un İstanbul yorumunda Engin Alkan çok başka yerlere gitmiş.. Kishon'un mizahını yeterli bulmamış olacak ki, oyunu komikleştirmiş. Deyim biraz ağır belki, sulandırmış.. Böylece daha çok seyirciye ulaşacağını düşünmüş olmalı.. Oyunun ruhundaki mizaha değil, sahnedeki Güllü Agop Tiyatrosu türü komikliklere gülüyor seyirci..
Ve de daha oyun başlarken sahnedeki tombul Romeo ile Jülyet'i görünce, işin niye bittiğine de kendi kafasından hükmediyor. Kishon'un hicvi karambola geliyor.
Engin Alkan oyuna şarkılar ekleyip "Müzikli Oyun" yapmış.
Ne demekse.. Ama müzikal değil.. Bu şarkılar akışı engelliyor, konsantrasyonu bozuyor ve oyunu gereksiz yere uzatıyor.
Gamze Kuş'un dekorlarını zerre anlamadığımı itiraf ederim.. O stilize yorum bir şey demek istiyor ama ne?..
İyi olan.. Romeo'da Engin Alkan ve Jülyet'te Özlem Özkad..
İkisi de çok ama çok iyi komedyenler.. Yönetmen Alkan'ın bence yanlış yorumu içinde, fevkalade iyi oynuyorlar.. Onları "Doğru" bir oyunda görmeyi çok isterim..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA