Serdar Turgut'a "Teşekkür" mü etmeliyiz acaba?.. Kendisi dahil, başta Sevgili Kardeşim Rojin, pek çok kişiyi üzdü ama, çok önemli bir tartışmayı başlattı.. Günlerden beri, baş yazılara kadar pek çok fikir adamı bu konuyu konuşuyor.. Hani gerçek güneşi, fikirlerin çatışmasından doğar, demiş ya eskiler.. Dileriz öyle olur..
Dileriz bu derin tartışmaların sonunda, "İfade özgürlüğü" yolunda ileriye doğru bir adım atarız..
***
Mizah ifade sanatlarından biridir. Dikkat buyurun.. "Sanat" tır.. Yazıyla yapılır, çizgiyle yapılır, lafla yapılır, heykelle, resimle, sinema, tiyatro ile, edebiyatla, yani sanat dediğimiz her şeyle yapılır.. En önemlisi zeka ile yapılır..
Niye yapılır?..
Salt güldürmek için yapılır.. Kızdırmak için yapılır.. Hicvetmek için yapılır. Eleştirmek için yapılır..
Eskiler "Latife latif gerek" demişler.. Yani şakanın hoş olması lazım.. Ucuz, çirkin, kırıcı, incitici şakadan kaçınılması gerektiğini öğütlemişler..
Böylesine isim de takmışlar..
"Eşek şakası.."
Ama dikkat buyurun.. Eşek, meşek ama gene de şaka sonunda..
Nefi'nin idamını emreden padişaha af mektubunu yazmak için zindana gelen zenci halayığa yaptığı "Eşek şakası" ünlüdür.. Tüy kalemden kağıda mürekkep damlayınca, dilini tutamayan Nef'i "Mübarek teriniz damladı" demiş ve bu şakası hayatına mal olmuştu..
Şeyhülislam Tahir Efendi için yazdığı dörtlük ezberimdedir, dilini, hem de o devirde tutmaması ile ünlü, hicivleri dilden dile dolaşan büyük hiciv ustasının..
"Tahir efendi bana kelp demiş
İltifatı bu sözde zâhirdir.
M
alikî mezhebim benim, zira
İtikadımca kelp tahirdir."
Genç okurlarımız için.. Kelp köpek, zahir açık, tahir temiz anlamına gelir. Maliki mezhebinde köpek temiz hayvan sayılır.
Hem de o devirde cesarete ve de şiirsel mizahın güzelliğine bakar mısınız?..
Günümüzde, sanat anlayışında büyük değişiklikler var..
Bir sanat fuarına, pisuvar koymak heykel sanatı, bunun içine işemek ise "Enstalasyon/Yerleştirme, gerçekleştirme sanatı" kabul ediliyor..
Kurumuş halka halka bir öbek insan pisliğinin sanat olduğu gibi..
Tabii siz yaparsanız değil..
Salvador Dali "Bastonunuzu katrana batırırsanız, size deli derler. Ben batırırsam, bin dolara satarım" demişti, bir defasında..
Yani.. Mizahı yapanın kimliği, kişiliği de önemlidir.
Şimdi, özetleyelim..
Mizah bir sanattır.. Günümüzün sanat anlayışı içinde her türlü mizah, eşek şakaları dahil sanattır..
Bir mizah size ters gelebilir. Ucuz, çirkin, ayıp, ırkçı gelebilir.. Size öyle geliyor diye, mizahı kaldıramaz, yasaklayamazsınız.
Bu ülkedeki Laz fıkralarını "Irkçı" diye yok edebilir misiniz?.. Ya da Kürt fıkralarını..
Amerika'daki zenci, Polonyalı fıkraları antolojiler oluşturmuştur. Yahudi fıkraları da..
Avukatlar, doktorlar, mühendisler için yazılı fıkra kitapları vardır..
Herkes güler geçer.. Kimse "Bu fıkra bir ırkı, bir dini, bir mesleği lekeliyor" diye ayağa kalkmaz..
Bizde bir dizide kapıcı cinayet işlesin, Kapıcılar Derneği, bildiri üstüne bildiri yayınlar..
Çünkü biz mizahı özümseyen, sindiren bir kitle değiliz ne yazık ki.. Aslında özümseyemediğimiz, sindiremediğimiz "İfade Özgürlüğü"dür.
Bugün bunu tartışıyoruz işte.. Güzel olan da.. İfade özgürlüğünü tartışıyoruz..
Altını çiziyorum..
Mesele yapılan mizahı anlamak değildir.. Anlarsınız, anlamazsınız.. O size ve yapılan mizahın derinliğine bağlı..
Mesele yapılanın mizah olduğunu anlamaktır..
Onu anladıysanız ne yapacaksınız..
Mesele budur.. Meselenin özü budur..
Ben "Mizahsa, hoş görmeye, sindirmeye alışmalıyız" diyorum.. Sevmeseniz, beğenmeseniz, ucuz, çirkin, ayıp da bulsanız, mizahsa hoş görmeye kendimizi alıştırmalıyız.. Eğer gerçekten, yürekten "Demokrat" olmak istiyorsak, mizaha hoşgörü bunun ilk maddesidir..
"Ben bu mizahı beğenmedim" demek, en kutsal hakkınızdır. Çünkü o da ifade özgürlüğüne girer.. Ama mizahı reddetmek, Nef'i'nin kellesini istemekle eş değerlidir..
Mizaha kelle isteyerek ifade özgürlüğü savaşçısı, mizahçının kellesini alarak, demokrat olunur mu?.