"Türkiye'nin kaderi bu mudur" diyerek, "Karizmatik Liderler Ülkesi" Türkiye'deki iktidar ve ana muhalefet liderlerini anlatmıştım dün.. "Al birini, vur ötekine" diye özetlenebilir..
Meclis'e bir parti gurubu ile girmeyi başaran üç lider daha var..
Birisi Devlet Bahçeli..
Seçimden iki numaralı parti olarak çıkan, "Bir numaraya yürüyebilir"i düşündüren MHP'yi ikinci seçimde barajın da altına düşürecek bir hezimete sürükleyen adam..
2 numaralı ortağı olduğu koalisyonu, hem de tam işler yoluna girmeye başlarken, paniğe kapılıp dağıtan, ülkeyi erken seçime zorlayıp iktidarı AKP'ye elleriyle teslim eden ve kendi ektiklerinin meyvesini AKP'nin toplamasına imkân verip bir sonraki seçimde oylarını yüzde 47'ye çıkarmasını sağlayan adam..
Bir uygar ülkede, böyle bir lider, bir daha başkanlığa değil, politikaya dönmeye utanırdı..
Bahçeli döndü ve ne acıdır, partiyi gene ele geçirdi.
Bu MHP'yi 2007 seçimleri öncesi desteklediğimi hatırlayacaksınız. Durumu bir de İlhan Ağabey (Selçuk) fark etmişti.. Deniz Baykal'ın CHP'sinin kazanma şansının olmadığı ortaya çıkmıştı. Yapılan anketler açıkça gösteriyordu ki, bir üçüncü parti barajı aşmazsa, AKP, tek başına 400'den fazla milletvekili ile gelecek ve Anayasa'yı bildiği gibi değiştirme hakkına sahip olacaktı.
Açıkça görülen şey, barajı aşabilecek üçüncü parti olmaya aday tek parti MHP'ydi. Dengeli bir Meclis için tek çare buydu.
MHP'ye oy verilmesini istedik. MHP barajı aştı ve AKP bu yüzden, mutlak çoğunluk 367'nin altında kaldı. Misyon tamamlanmış görünürken Bahçeli ve partisi, en kritik oylamalarda sözüm ona "Demokrasi" adına AKP'ye baston, AKP'ye destek oldular ve bu partiye benim gibi oy verenlere "Ellerim kırılsaydı" dedirttiler.
Bu Bahçeli ile MHP'nin yeniden ülke kaderinde rol oynayacak bir parti haline gelmesi imkânsız görünüyor..
Zeki Sezer?..
Türkiye'de böyle bir parti lideri olduğundan haberi olan var mı?.
Bu ülkenin en büyük umudu Karaoğlan ve onun partisi DSP, müthiş bir patlama yaptıktan sonra Rahşan Ecevit'in gölgesi altına girdi.. Sonunda Bülent Ecevit de bitti, DSP de.. Meclis'e CHP bayrağı altında girebildiler.. Sonra.. Soğan doğra.. Parti üzerindeki Rahşan Hanım gölgesi kalkmadı. Milletvekillerinin çoğu, güya lider Zeki Sezer'e değil, Rahşan Ecevit'e bağlı kaldılar.
Sezer bir lider, bir başbakan adayı olarak ortaya çıkamadı. Hep silik, sönük, perde arkasında kaldı. Ülkenin en kritik günlerinde dahi sahnede yoktu.
CHP'nin Atatürk ilkelerine ihanet ve dini siyasete alet eden açılımlarının yarattığı fırsatı dahi kullanamadı, gürlemek yerine sustu oturdu.
Bu Zeki Sezer'le bu DSP de bir yere varamaz.
Meclis'teki son parti DTP ve onun lideri de Ahmet Türk.. Meclise parti değil, bağımsız olarak girebildiler. Çünkü bugünkü yasalarla barajı aşmaları mümkün değil. Onlar ülke değil, yerel bir parti.. O yerel parti de, ülkesine bağlı Kürtlerle, Öcalan ve PKK'sı arasında sıkışmış.. Bu ikisinin arasındaki sınır nerde başlayıp, nerde bitiyor bilen yok.. Öyle olunca da bence bu ülkeye en yararlı olabilecek kimlik ve kişiliğine inandığım Türk, iki arada bir derede kalıyor.. Bir türlü olabileceği kadar olamıyor..
O zaman..
O zaman bana hak veren ama "Peki o zaman oyumuzu kime vereceğiz" diye soran okurlara yanıta sıra geliyor..
Bu ülkede gerçek demokrasinin yerleşmesi, bir liderler diktasının sona ermesi için yepyeni bir partiye gerek var.. Özal'ın ANAP'la yaptığı gibi..
Böyle bir parti için lider adayım da vardı..
Arzuhan Yalçındağ..
Sonu kötü biten Tansu Çiller deneyi bu ülkede kadın liderlerin özel bir şansı olduğunu ortaya koymuştu..
Arzuhan Yalçındağ'ın arkasında TÜSİAD vardı.. Yani tüm iş dünyası.. Yığınla gazete ve televizyonuyla Doğan yayın gurubu vardı. Yani daha doğuştan güçlüydü.. Bu ülkenin bana sorarsanız en teşkilatçı, seçim nasıl kazanılır sorusunun yanıtını en iyi bilen politikacısı Mustafa Sarıgül, Yalçındağ'a tüm desteğini vermeye hazırdı. Ama Yalçındağ cesaret edemedi.
O "Umut" partisi kurulamadı.
Geriye zor, ama imkânsız görülmeyen bir tek umut kaldı..
CHP'nin Deniz Baykal'dan kurtulması.. Gerçek demokrat bir liderle, Atatürk'ün Cumhuriyeti kuran partisine dönüşmesi.. Baykal yüzünden partiden ayrılan veya atılan birinci sınıf kadronun "Batıl zail olunca hak avdet eder" kuralı gereği partiye dönmeleri ve bu CHP'nin Atatürkçü, cumhuriyetçi, laik ve demokrat kitleleleri arkasına alarak, seçimi kazanabilecek duruma gelmesi..
Şart belli.. Baykal gitmeli..
Baykal kendi rızası ile, ülke batsa gitmez. Bugüne dek yaptıkları niyetini açıkladı.
Peki nasıl gider?..
Yerel seçimlerde CHP müthiş bir yenilgiye uğrarsa.. Yerel seçim sonuçları ülke siyasetini fazla etkilemez. Aslolan Genel Seçimlerdir. Yerel seçimler Baykal'ı temizlerse, CHP'nin Genel Seçimlere "Umut Partisi" olarak dönmesi mümkün olabilir, hatta kazanabilir de..
Yani.. Bu seçimde CHP dışında kime oy verirseniz verin.. CHP öyle bir dibe vursun ki, Deniz Baykal'dan kurtulsun!.
Bu dediklerimi iyi, çok iyi düşünün Sevgili Okurlar.. Özellikle de Cumhuriyetçi ve Atatürkçü güçler ve gerçek CHP'liler iyi düşünsün..
Tarih, stratejik savaşları kazanmak için taktik geri çekilmelerin müthiş örnekleriyle doludur..