Madrid'deki ilk öğle yemeğinin ardından, bir Cigar Kulübüne gittik. Özel bir kulüp.. Sadece üyeleri ve konukları giriyor. Burada puro içmek serbest. Kapıdan girip geniş ve rahat koltuklara gömüldüğünüzde puro kokusunu alıyorsunuz.. Puro içenlerin o çok sevdikleri kokuyu..
Oturdum ve cohibamı yaktım ki, kulübün genç patronu yanımıza geldi.. Herkesin puro içtiği yerde dumanı nasıl engellediklerini anlattı. Çok gelişmiş ve çok güçlü bir klima kullanıyorlar. Purolardan çıkan duman müthiş bir emme gücü ile tavana çekiliyor. Orada üç katlı filtre dumanı, hem fiziksel, hem de kimyasal olarak temizleyip ortadan kaldırıyor.
O akşam yemeği Madrid'in en ünlü, en sosyetik restoranında yedik. Casino De Madrid'in terasında.. Fevkalade lüks, pahalı, havalı bir yer.. İki salonu var. Birinde sigara yasak, ötekinde serbest..
Hoş bir servisi var. "Tadımlık" diyorlar.. Onu seçtik hemen ve saymadım ama tattıklarımız 40'ı geçti.. Yani aklınıza bir şey gelmesin. Her tattığımız en fazla ceviz büyüklüğünde..
Ertesi öğle, en önemli yemeğimiz var. Madrid'in bir numaralı restoranı, Michelin yıldızlı Zalacain'de.. Kravatın mecburi olduğu bir lokal.. Öğleleri genelde iş yemekleri yeniyor. Şarap kavı ünlü. Ülkenin bir numaralı şarap tadımcısı, degustatör, sommalier, her ne derseniz, o da burada.. Güneri'yle Mehmet fevkalade ilgili işin bu yanıyla.. Benden uzak..
Oraya gitmeden Tio Pepe'yi gezdik. Bu alışveriş merkezi içinde bir günlük restoran. İçi de, dışı da cıvıl cıvıl.. Yüzde 30'luk yerini sigara içenlere ayırmış. Ayırma işini de cam bölmeyle yapmış. İçilen bölüm dış mekandan tamamen ayrılmış. İçerde gene güçlü klimalar ve filtrelerle duman sorunu çözülmüş..
Zalacain'de ise içilen ve içilmeyen salonlar ayrı ayrı.. Birbirlerini görmüyorlar bile..
Akşamüzeri Oscarlık oyuncu Javier Bardem'in sahibi olduğu dahil, İspanya'nın dünyaca ünlü meze barlarını gezdik.. Tapas yani.. Kaya, lafın nerden çıktığını anlattı. Şarabı açıp masaya koyduklarında içine sinek düşermiş, eski zamanlarda.. Önlemek için şişenin, kadehin üzerine küçük tabaklar koymağa başlamışlar, çıkardıkları tapanın yerine bir başka tapa yani.. Sonra "Bu tabak niye boş dursun" demişler. Şarabın yanında yediklerini bu tabağa koymağa başlamışlar. Mezenin, sonra da dükkanın adı, olmuş Tapas!..
Tapaslar minik yerler.. 100 metre kareden küçük işletmelerde sigara içilip içilmeyeceği kararını işletmeciye bırakıyor ya İspanyol yasası.. Yığınla Tapas gezdik. Hepsinde sigara içiliyordu.
Dikkat edin.. Tapaslar bu ülkenin en çok işleyen yerleri.. Siesta geleneği öğle yemeği iki, hatta üçte, akşam yemeği de gece onda başlıyor.. O zaman akşamüzeri minik mezeler eşliğinde bir hafif içki, bira, ya da şarap ülkenin sosyal geleneği olmuş. İşinden çıkan bir Tapas'a uğruyor mutlak.. Ayaküstü her şey.. Oturan pek yok..
Bunca Tapas'ı gezerken bir tıka basa doyunca, akşam yemeğini iptal edip, gezinin son durağına, bir gece kulübüne gittik.. Hot, Madrid'in en hot (Sıcak) kulübü gerçekten.. Bizim pavyonlar üslubunda. Etraftaki güzel kızlar çağrılmadan yanınıza geliyorlar. Yüz bulurlarsa (Bunun işareti "Bir şey içer misiniz" demeniz oluyor) oturup sohbet ediyorlar. Bulamazlarsa, ayni kibarlıkla ayrılıyorlar..
Kulüpte sigara içmek tamamen serbest!.. ..
Ve iki günün özeti..
İspanya, dumandan rahatsız olan insanlarını korumak için, herkese açık kapalı yerlerde sigara içimini yasaklamış. 600 bin Euroya varan çok da ağır cezalar koymuş. Ama devletin ürettiği, ya da ithal ettiği, içilmesine izin verdiği sigaranın tiryakisi olanların haklarını da bir kalemde silip atmamış.. Onları ikinci sınıf vatandaş ilan etmemiş, eskisi gibi insanca yaşama haklarını, kendilerine ayrılmış özel yerlerde tanımış.. Şimdi içen de mutlu, içmeyen de..
Yani.. Bir yol her zaman var.. Aranırsa ve istenirse..