Derginin pek albenisi yok.. Adı da itici.. Personal Excellence.. Evde dergileri elden geçiriyorum, açmadan yere bıraktım.. Ünal "O dergiyi iyi incele Hıncal Ağbi" dedi..
İyi ki demiş.. Hemen tamamını keyifle okudum, birkaç yazıyı da sizinle paylaşmak için seçtim.
İşte ilki..
***
Köşeleri yumuşatan aşağıya sarkmış çizgileri düzelten, gözleri parlatan, içimizi rahatlatan, yağmuru güneşe dönüştüren şey nedir? Kalbiniz kırıkken karşınızda görmek istediğiniz, tüm dünyanın sizinle birlikte olmasını düşlerken gözünüzün önüne geliveren ilk şey nedir?
Gülümseyen bir yüz! İşte insan olmanın ortak özelliği.
Yalnız gülümseme deyip geçmeyin. Çeşit çeşit gülümseme var: Sahtesi, acısı, "Burada herkesin önünde gülümsediğime bakma, eve gidince sana gösteririm" türü. Aşağılayıcısı, alaycısı. "Sırıtma" dediğimiz şekli. Kırık dişleri ortaya koyanı, altın parlaklığında olanı, sevgilinin sımsıcak gülüşü, uzun süredir görüşmediğiniz büyükannenizin hasret dolu gülümsemesi, bebeklerin gamzelerini çıkaran gülücükleri var.
Ama şu an için size verilen en son gülücüğü düşünün, sizin de yanıt verdiğiniz, sadece siz olduğunuz için fark edildiğinizi ve kabul gördüğünüzü hissettiren, hatta belki de omuzlarınızı dikleştirmenize, seke seke yürümenize, keyifle ıslık çalmanıza neden olan o son gülümsemeyi. Bir gülüş neler yaratabiliyor değil mi?
Ben, insan yüzünün, önce gülümseyen taraf olabilmesi için, gerekli kas gücüne sahip olduğunu düşünmek istiyorum.
Lütfen kendimizi iyi hissetmek için mağazadaki kasiyerin, bir arkadaşımızın, yanımızdan geçen birinin hatta asansördeki yabancının bize gülümsemesini beklemeyelim. Önce biz davranabiliriz.
"İkimiz de insanız, bu nedenle sana önem veriyorum" gibisinden değerli bir duyguyu niçin içimizde saklamamız gerektiğini anlamıyorum.
Genellikle bu konuda cimri davranır, karşımızdakine, sanki paslanmış hazine sandığımızdaki en ucuz parçayı bile vermeye kıyamayız.
Kargaşanın ve umutsuzlukların egemen olduğu, yaşamın zorlaştığı ve beklentilerin azaldığı, çoğunluğun dürüst ve namuslu kaldığı ama ahlaksız bir azınlığın da var olduğu şu günlerde, karşımızdakilere içten bir gülümseme ile baksak fena mı olur?
Sık sık ruhumuzun derinliklerinde hapsettiğimiz bu insanca dürtüyü özgür bıraksak ve bir hafta, hatta tek bir gün boyunca dünyaya kocaman bir gülümseme armağan etsek neler değişirdi, düşünsenize?!
Bence bu olağanüstü enerji kaynağından yararlanmak için dünya bir sürü para öderdi. Gülümsemenin sınırı olmaz. Rahatça ve içtenlikle gülümseyin lütfen.
(Yazarı Eilenn McDarghElvinz, konuşmacı, eğitimci ve yönetim danışmanıdır.)
(Bu yazı 26 Aralık 1999'da yayınlanmıştır)