İstanbul'a geldim ve trafik felaketinin içine düştüm, bom diye.. Daha ilk gün, ilk sabah, işe geliyorum.. İlk gün. Trafik felç.. Mehmet tam 45 dakika gecikti. Öyle felç.. Niye?..Okullar açılmış.. Yahu okullar ilk defa mı açılıyor bu şehirde.. Geçmişte yaşanmadı mı?.. Dersler alınmadı mı?..
Hayır..
Kimse kusura bakmasın.. Ne insanımız insan.. Ne yöneticimiz yönetici.. Trafik polisi desen sıfır.. Otoritesiyle sıfır, itibarıyla sıfır.. Kimsenin taktığı yok. Aldırdığı yok..
Trafik sıkışır biraz ama felç olmaz, eğer o kendilerine "Uyanık" diyen hayvanlar (Özür falan dilemiyorum) her kuralı ihlal ederek, her yasağı çiğneyerek, her yere dalmasalar..
Sabah'ın ordaki Gayrettepe kavşağı.. Şehrin göbeği.. En büyük gazetenin ve televizyonun önü.. Polis kaynıyor.. Yani İstanbul'da suçtan en fazla kaçmanız gereken yer.. Öyle sanın..
Kırmızıda bekliyoruz. Yeşil yandı, hâlâ bekliyoruz.. Çünkü çaprazda kırmızı yandı ama, en öndekinin geçme hakkı var. Kırmızı yanar yanmaz yolu kesmez bu ülkede.. En öndeki gider, kesin.. Gitti.. Onun arkasındaki de gitti.. Onun arkasındaki de.. Yani kırmızıdan sonra üçüncü araba.. Bu üçüncü araba, o trafikten sorumlu Anakent Belediyesi'nin otobüsü.. İyi mi?. Hem de körüklü.. Boyu nerdeyse 20 metre, tren gibi otobüs, hem de üçüncü sırada kırmızıda geçiyor.. 34 TN 1931 plakası.. İşte yazdım, işe yarar mı, Kadir Topbaş dostum.. Bu kentin en büyük trafik teröristleri, senin otobüs şöförlerin. Daha onları düzene sokamıyorsan, ötekilere ne yaparsın?..
Ortaköy'deyim.. Yaya geçidi var, zebra gibi boyalı.. İndim yürüyorum.. 34 S 1081 Laguna üzerime üzerime geliyor.. Camı açık..
"Yol benim" dedim..
"Yavaşladık ya" dedi, hâlâ üzerime sürerken..
"Hayır, duracaksın" dedim. "Yaya geçidinde insan varsa, duracaksın.."
"Yok yahu" diye babalandı, sert.. Kavga edecek inip.. "Yol benim, sen bekleyeceksin.."
Ehliyet nasıl almış, ona kuralı kimse sormamış, öğretmemiş mi?. Adam levyeyi kapıp inecek nerdeyse.. "La havle" çektim içimden, döndüm.. Dönünce de, adamın niye inip bana saldırmadığını anladım.. Tam arkamda ekip otosu. Başında da polis, bize bakıyor.. 34 A 5639 nolu trafik arabası.. Bakan da trafik polisi..
"Memur bey, bir metre önünde oluyor rezalet ve sen seyrediyorsun. O zaman niye buradasın?.. Devleti, polisi, üzerindeki üniformanın onurunu iki paralık etmek için mi?.. Adam kural ihlal ediyor, hem de gözlerinin önünde.. Bir de kafa tutuyor, ezmek üzere olduğu yayaya.. Sen burada kuralları uygulatmaz ve haksızlığa uğrayan vatandaşı savunmazsan, ne işe yararsın.. Bari kaybol.. Kaybol ki, 'Polisin önünde bu rezillik' demeyelim hiç değilse" dedim.
Öyle bakıyor. Ne dediğimi zerre anlamadığı her halinden öyle belli ki..
Çünkü polis okullarında öğretilmemiş.. O üniformanın ne anlama geldiği bu gençlere öğretilmemiş..
"Bu üniforma devlet. Bunu saymamak, devleti saymamak demektir" denmemiş.
Şimdi polisin önünde kuralları ezip geçmekte bu kadar pervasız vatandaş, polissiz yerde ne yapar, varın hesaplayın..
İstanbul trafiği, en küçük bahanede felç. Yağmur yağdı felç.. Okul açıldı felç.. Başbakan hazretleri, muhterem Vali geçecekler felç..
Niye?..
Çünkü ne polisimiz polis, ne belediyemiz belediye..
Ve en önemlisi.. Ne de insanımız insan!..