FİLM bitti.. Salon boşalmaya başladı. Son jeneriğin önemli kısmı da bitti.. Bizim kalabalık gurup da salonu terk etti. İçerde sadece ben varım, bir de kız kardeşim Serpil.. O ayakta..
"Hadi milleti fazla bekletmeyeyim" diye doğrulurken, birden çakıldım ve tekrar yerime oturdum.. Salonun surround ses sisteminden Pavarotti'nin muhteşem sesi yükseldi.. Hem de en sevdiği, benim de en sevdiğim opera şarkısını söylüyor.. Puccini'nin Turandot Operası'ndan Nessun Dorma.. 1990 Dünya Kupası'nın resmi şarkısıydı İtalya'da.. İtalyanlar, zafer kazanacaklarından emin, final maçı boyunca "Vinçero.. Vinçero" diye haykırmaya hazırlanıyorlardı.. O gece "Kimse uyumayacak"tı.. "Nessun Dorma" yani!..
Ben şarkıyı o zaman dinlemiştim Pavarotti'den.. Caracallas Harabeleri'ndeki o ilk, o muhteşem, o unutulmaz "Üç Tenorlar" konserinde..
Pavarotti'nin öldüğü hafta, No reservastion/ Aşk Tarifi filminin onun söylediği Nessun Dorma ile bitmesi, nasıl bir tesadüf, nasıl bir anmaydı, bu kadar olur.. Ne yazık ki, son jeneriği izleme adeti yok bizde.. Fena sıkıştık, tuvalete koşuyoruz ya.. Bu muhteşem şarkıyı kaçırdı, Serpil ve benden başka herkes..
Dışarıda yeğen Ömer var.. Bilgisayar işlerinde uzman..
"Hemen" dedim, "Hemen internete gir. Şimdi perdede okudum. Filmin soundtrack albümü Decca'dan çıkmış. Onu bana ısmarla!.."
Müthiş opera şarkıları, popun ve cazın en güzel melodileri var..
Bir yaz filminde daha ne ararsınız?..
Aşk Tarifi bu yaz gördüğüm en güzel film.. Yer yer duygusal, hem de çok duygusal bir komedi..
Catherine Zeta-Jones bir yandan tüm titizliği ve duygusuzluğu ile bir restoranın mutfağını yönetiyor. Bir yandan, trafik kazasında ansızın ölünce kendisine miras kalan "Zor" yeğeni ve öte yanda da, gene aniden mutfağında ortaya çıkıveren kendisi ile taban tabana zıt, İtalyan Şef Yardımcısı ile duyguları yaşamaya başlıyor..
Zeta-Jones iyi.. İtalyan'da Aaron Eckhart çok çok iyi.. Küçük kızda Abigail Breslin muhteşem.. Öteki oyuncular, başta ruh doktoru Bob Balaban hepsi başarılı..
Ve de dedim ya.. Müzik.. Müzik!..
***
New York'un Fiemma Osteria adlı ünlü restoranına gidenler, o gece kendilerine hizmet eden kıza dikkatle baktılar.. Bazıları "Ne kadar Catherine ZetaJones'a benziyorsunuz" dediler. Kız "Bunu hep söylerler" dedi, güldü ve geçti.
Garson kız, No Reservations filmindeki rolüne hazırlanmak için bir restoran havasını içerden koklamak isteyen Catherine ZetaJones'un ta kendisiydi oysa..