Tuba Ünsal gerçekten söyledi mi?.. Yoksa son zamanlarda fazlası ile yapıldığı gibi, cazip bir resmi sayfaya koymak için, bir magazin muhabiri mi uydurdu, bilemiyorum..
Bildiğim hayatı keyfince, dolu dolu yaşayan bu yüzden tüm magazin sayfa, dergi ve programlarına bol bol malzeme olan deli fişek genç kızımız, evleneceği adamda aradıklarını dört madde ile açıklayınca kıyamet koptu. Konu da cazip, Tuba da.. Köşe yazarları dahil sarıldılar kaleme.. Ve de Tuba yerden yere vuruldu..
Sebeb.. Kızın aradıklarını, ters buldular.. Olur muymuş öyle şey..
Olur mu, olmaz mı?..
Önce şu dört maddeyi bir hatırlayalım..
1-Aynı zamanda hayat arkadaşım olacak, her şeyi paylaşacağız.
2-Gerektiği zaman ayrı evde kalacak. Çünkü, insanın kendini dinlemeye ihtiyacı var.
3-Bana hiç karışmayacak, işlerime müdahale etmeyecek. Şu işe gitme, şunu yapma demeyecek.
4-Gereksiz yere kıskançlıklar yapmayacak. İşimin gerektirdiği yerlere gitmeme karışmayacak
Birinci maddeye kimsenin itirazı olabileceğini sanmıyorum. Görmedim de zaten.
Üçüncü maddeyi eski kafalılar tartışır. Kadın, erkek eşitliğine inanıyorsak, olaya tersinden bakalım. Erkek, eşini karıştırıyor mu işine.. O halde?..
Dördüncü madde de aynen.. Kadın çalışıyorsa, işi gereği gereken yerlere gider, erkeğin gittiği gibi..
Asıl kıyameti koparan ikinci madde.. Ayrı ev meselesi..
Efendim işin adı "Ev"lenme zaten.. Ayrı ev ne demekmiş?.. Nasıl olurmuş..
Bence, Tuba'nın en haklı olduğu koşul burası..
Eşler arasında aşkı sonuna dek korumak istiyorsak ve tabii maddi koşulların el vermesi kaydı ile, tarafların ayrı evleri olmalı..
Beni yıllardan beri okuyanlar görüşümün bu olduğunu bilirler.. Kendi deneylerimle yazmıştım duygularımı..
Holly ile en mutlu günlerimizi, evlerimiz ayrıyken yaşadık.. Ayni eve yerleşince tepe taklak düşüş başladı.. Hiç değilse odaları ayırarak tutunmak istedik, ama olmadı, geç kaldık belki de.. Peki neden?..
Aşk özlem demektir.. En büyük kıstas özlemdir.. Özlemiyorsanız eğer, aşk, meşk olmaz..
Aşkın ölümü nasıl olur?.. Alışkanlığa dönüşerek..
Onun da ayrı güzelliği var tabii.. Birine alışmak, onun varlığını hep yanında hissetmek istemek de güzel.. Ama o başka iş..
Aşk, özlemdir.. Ne demiş Veysel..
"Kadın erkek kavuşamazlar, aşk olur!.."
Leyla ile Mecnun kavuşamadıkları için aşkları dünya durdukça anlatılacak.
Karacaoğlan Elif'ine kavuşsa, o destansı aşk günümüze gelir miydi?.
Ayrı evler özlem yaratır.. Gittiniz mi, bilir ki, onu özlemişsiniz.. Geldi mi, anlarsınız ki, sizi özlemiş..
Ayrı evler bıkmayı, usanmayı önler..
Fiziksel, ruhsal başkasını istemediğiniz anlar, günler vardır. Öyle görülmek istemezsiniz.. O haldeyken geleni kırarsınız.. Kaçma, saklanma günleridir..
İnsan en sevdiğine, en güzel hali ile görünmek ister. Ayni evde kaçamaz, saklanamazsınız.. Sadece sizde gizli kalmasını istediğiniz kötü halinizi görür, o sizi en sevmesini istediğiniz..
Sevgiliye giden kadın, tepeden tırnağa özenlidir. Erkek de öyle.. Oysa ev halinde, en perişan durumlar da sevgilinin beş duyusuna sunulur..
Ayrı evlerde olmanın bin faydası var..
Zararı mı?.
En çok yazılanlar.. Ev ayrı olursa, bir gün ona gittiğinizde evde başkasını da bulabilirmişsiniz..
Yani aldatma..
Eğer benim evimde yaşadığı için fırsat bulamadığı için aldatmıyorsa, sevgili, zaten sevgili değildir..
Yani ayrı evler, sevginin, aşkın devamlı sınavıdır aslında..
Ben de evlenirsem, ayrı evi tavsiye ederim eşime..
Onu hep özlemek, hep aşık kalmak, hiç bıkmamak, hiç usanmamak için..
Aşkı alışkanlık haline getirmemek için..
Fırtınalı aşklar, huzurlu alışkanlıklardan daha cazip gelir bana da ondan..