Ünal Özüak çıktı içlerinden bir tek, erkekçesine.. "Hıncal Ağabey bana poposu ile gülüyor" dedi..
Ona değil, basketbol, yazan, yazdığını sananların tümüne gülüyorum oysa..
Bunlar için "Basketbolu bilmiyorlar" demem mümkün değil.. Bal gibi biliyorlar, ama gerçeği yazamıyorlar..
Ya, Ertuğrul Özkök Üstad, Spor Yazarları seminerinde onlara öğütledi ya.. "Gerçeği boş verin, hayal satın" diye.. Onlar da rezilliğin adını masalsı bir basketbol koyup, anlata anlata bitiremiyorlar..
Ya da bir yanda dev sponsorlar, öte yanda, kalplerini yakan, gözlerini kör eden tarafgirlikleri, amigoluk yapıyorlar..
Başkası olamaz..
Bu satırları yazana kadar playoff maçlarından ikisini izledim.. İkisini de Fener kazandı, Efes önünde.. Ertesi gün gazetelerde Fener destanları..
Ortada basketbol diye hiçbir şey olmadığını hiç kimse yazmamış..
Ne basketbol var, ne oynama, ne de oynatma niyeti..
Güya iki takım çıkıyor sahaya.. Santranın ötesinde topu eline geçiren sallıyor.. Bu birinci taktik.. Her fırsatta üçlük sallama.. İkinci taktik.. Topu kapan rakip sahaya koşuyor, önünü boş bulduğu sürece gidiyor, biri çıkınca ordan sallıyor.. Bu da Amerikan ithali, koş koş at, sokak basketbolu taktiği..
Şimdi her takım her maçta bunu oynuyor.. Birinin eli tuttu mu, onun takımı kazanıyor. Mesele bundan ibaret..
Yahu kenardasın. Oyun bu.. Hiç değilse atışları o gün eli tutana yaptır.. O bile yok.. Kenardaki seyirci..
Şimdi bakın, ikinci maçtan iki istatistik..
Fenerbahçe 30 üçlük atmış, 12'sini sokmuş.. Efes de 30 üçlük atmış, 6'sını sokmuş..
Sonuç.. Fener Ülker 66-53 galip.. 13 sayı farkla..
Efes de 30'da 12'sini soksa, ayni, tamamen ayni maçı 69-66 kazanacak. Efes 30'da 12, Fener, 30 da 6 soksa, bu defa ayni maç 15 sayı farkla, 69-48 Efes'in olacak..
Şimdi söyler misiniz, bu mudur, basketbol denen spor?..
Fener'in dev bir pivotu vardı, tek başına yarım takım.. Kampala.. Dopingten gitti. Yerine kimse gelmedi. Bu Fener'e karşı, Efes'teki uzunlara bakar mısınız?.
Haislip.. Kerem Gönlüm.. Ermal.. Prkacin.. 13 sayı ile kaybedilen maçta, iki rakamlı skora ulaşan bir kişi var içlerinde.. Kerem 2, Ermal 4 sayı ile bitirmiş maçı.. Şimdi kabahat milli takımın bu iki "Dev" adamında mı, yoksa onları pota dibinde kullanmayı bilmeyen Efes Koçunda mı?.
Ermal, hezimetle biten ilk maçta Efes'in eli en düzgün adamı.. İkilik, üçlük ve serbest atışlarda takım ortalamasının iki misliyle oynamış. 17 dakika oynayıp, 12 sayı yapmış. Öyle mi.. Al sana ceza.. İkinci maçta 10 dakika oynatılmış bu defa.. Kullandığı atış sayısı 4.. Ermal gibi adam, pota dibinde 4 kez topla buluşturulmuş..
Ünal diyor ki.. "Efes sistem takımı.."
Popomla gülerim tabii.. Ne sistemi?.. Hangi sistem..
İlk maçta 30 yedikten sonra ikinci maçta fark 13'e indi diye sevinen "İyiye gidiyoruz bakın" diyen adam, Türkiye'nin yıllardan beri basketbola en büyük yatırımı yapan kulübüne koç olabilir mi?.
Harcanan bunca paraya rağmen, Avrupa'da bir halt olunamayışın sebebi bu koç yetersizliği değil mi?.. Efes'e tonla para yatıranlar bu gerçeği ne zaman fark edecekler acaba?.
Ya da eli kalem tutan, gazetelerde basketbol köşelerini işgal edenler, gerçekleri çekinmeden kaleme alıp bu facianın sürüp gitmesine ne zaman engel olacaklar?.
Bu ülkede "Basketbol çırılçıplak" diyecek, demeye cesaret edecek adam yok mu, Allah aşkına?..