BENİ rahatsız eden, herkesi rahatsız etmesi gereken şey, pervasızlık.. Dünyanın her ülkesinde trafik suçu işleniyor, tamam.. Görüyor, yaşıyorum.. Tamam.. Ama bizdeki kadar pervasız suç işlenen bir ülke daha görmediğimi itiraf ederim.
Sanırsınız kural yok.. Sanırsınız yakalanma yok. Sanırsınız ceza yok..
Daha kötüsü.. En Allahın belası.. Saygı yok.. Ayni trafiği paylaşanlara saygı yok..
Şimdi şu sahneye bakar mısınız?..
Nispetiye Caddesi'nden Tepecik Yoluna döneceğim. Solda cep var, yanaştık, sıraya girdik, bekliyoruz. Çünkü kırmızı yanıyor.. 34 UB 3229 plakalı van, yani minibüs sıraya mıraya girmeden sağımızdan vurdu, en başa geçti ve durdu. Birinci ihlal.. Bu duruşla, Nispetiye Caddesi'nin akan sol şeridini tıkadı. İkinci ihlal.. Ve yeşilin yanmasını beklemeden kırmızıda hareket etti. Üçüncü ihlal.. Bu hareketiyle, Nispetiye Caddesi'nden gelen ve kendilerine yeşil yanan arabaların yolunu kesti. Dördüncü ihlal.. Trafiği tehlikeye soktu.. Beşinci ihlal.. Ve Tepecik yoluna girmedi. Dönüşe devam etti. U dönüşü yapıp Nispetiye Caddesi'nde devam etti. Oysa kavşağın ortasında kocaman işaret var. U dönüşü yasak.. Altıncı ihlal..
Akmerkez gibi İstanbul merkezinde üstelik, 30 saniye içinde altı suç işleyip trafiği allak bullak etmek, umurunda değil adamın.. Ne kurallara saygısı var, ne insanlara..
Neden?..
İşte korkunç soru bu..
Neden?..
İnsanlar direksiyona oturunca nasıl böyle pervasız, nasıl böyle insanlık dışı olabiliyorlar?..
İki sorunun yanıtı da korkunç..
İnsan olmayı unutmaları, insan olma eğitimlerinin azlığı.. Aile terbiyeleri noksan.. Okulda da öğretilmemiş..
Ehliyet sınavları arasına, görgü ve saygı kurallarını da mı almak gerek ülkemizde acaba?..
Kuralları unutmalarının sebebi daha korkunç..
Bu ülke trafiğinde Algılanan Yakalanma Riski sıfır.. Yani insanı kurallara uymaya zorlayan ceza görme duyusu hiç yok..
30 saniyede altı suç işleyen adam yakalanmayacağından adı gibi emin.. Çünkü yakalanmıyor. Bu kentte işlenen yüz trafik suçundan biri, o da belki yakalanıyorsa iyidir. Kadro yetersiz.. İmkânlar yok denecek kadar az. Mevcutlar da görev sorumluluğu nedir, bilmiyorlar.
Bezmişler, bıkmışlar, usanmışlar.. Başarılı olma inançlarını yitirmişler. Laf ola ortalarda dolaşıyor, gözlerinin önünde işlenen suçlara dahi seyirci kalıyorlar.
Cezalar korkutucu değil.. Yakalanma riskinin bu kadar az olduğu yerlerde ceza "Bitirici" olmalı ki, adam "Yakalanmam, ama bir de yakalanırsam, hapı yutarım" demeli.. Ceza öyle olmalı.
Peki bunları kim yapacak?..
İçişleri Bakanı'nın teklifi ile Meclis..
Bu ülkede İçişleri Bakanı var mı, peki?..
Güldürmeyin beni..
Hakkâri'deki cezaların aynisi, İstanbul'u keser mi?.
Hakkâri'de 49 lira ceza ev söndürür. İstanbul'da 49 lira, 4x4 için, parkçı bahşişi.. O da binde bir yakalanırsa.. Korkar mı?.
Belli metropoller için farklı ceza uygulamaları gerektiğini bu ülkenin İçişleri Bakanı düşündü mü hiç?.
Niye düşünsün ki?..
O geliyor diye, cenazenin kalkacağı caminin bile yolları kesiliyorsa, bakan ne bilsin ki, trafiği..
Avrupa'nın en büyük kenti, 2010 Kültür Merkezinin göbeğinde, 30 saniyede 6 suç işleme pervasızlığının baş sorumlusu, bu ülke İçişleri Bakanı'dır. Bu gerçeği, hiç ama hiç unutmayın!..