Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Çocukları sokağa çıkarmak..

Annemin en zor başardığı işti, ağabeyimle beni sokaktan eve çağırmak.. Az sonra güneş batacak. Babam eve gelecek.. Yemeğe oturacağız.. Nefes nefese, kan ter içinde oturulur mu?..
Eve zamanında gelmeliyiz ki, terli sırtımıza havlular sokulsun. O zaman nerde anında duş. Haftada bir babam çarşı hamamına götürür, hepsi o.. Nerde her terli çamaşırı değiştirmek. Haftada bir çamaşır yıkanır, o zaman, çamaşır da haftada bir değişir.
Eee.. Terin vücutta soğuması da zararlı. Gelsin havlular.. Terle çamaşır arasına sokulur. Biraz da oturup dinlenmek lazım, ders çalışma olmasa da..
Zavallı annem, yarı beline kadar pencereden sarkmış, tellal bağırırdı, her akşamüstü..
"Öcaallll!.. Hıncaalll!.."
Bu satırları okuyan pek çok anne baba "Ah, nerde o günler" diye iç çekiyor biliyorum..
Çünkü bugün durum tam tersine..
"Çocuğum biraz dışarı çıksana" diyorlar, büyükler artık.. Hatta eşe, dosta, doktora danışıyorlar, çocuk nasıl odasından çıkarılır, diye..
Çocuk odaya mahkûm şimdi.. Sadece okul için çıkıyor. Geri kalan tüm zamanı odasında..
Orda bilgisayarı var çünkü..
İnterneti, oyunları, sohbetleri ile bilgisayar.. Çocuğun dünyası bilgisayar.. Ailesi, çevresi, mahallesiyle, toplumla ilgisini kesmiş.. Arkadaşı yok.. Yalnız yaşıyor.. Bilgisayarıyla..
Günümüzün en büyük sorunu bu, modern ailelerde..
Asosyal kuşaklar yetişiyor!..
Bizim gazetede okudum.. Dünyanın en zengin adamı, bir numaralı bilgisayar patronu Bill Gates, kızı Jennifer'in bilgisayar başında geçirdiği süreye sınırlama getirmiş. Hafta arası günde 45 dakika, hafta sonu 1 saat!..
"Her gün üç dört saat ekran başından kalkmıyordu" diye açıklamış.
Çocukken toplumdan kopan, yalnızlığa alışan birinin büyümesi halinde ne sorunlar yaşayacağını tahmin etmek güç değil..
Sorun sadece ruhsal olsa iyi.. Fiziksel sorunlar da doğuyor. Ekran başında abur cubur atıştırma.. Sağlıksız bir obez vücut.. Spor yok, devamlı oturma.. Kondüsyon sıfır, kas gelişmesi yok.. Kemik gelişmesi hatalı, dengesiz. Gözler bozuk, omurga bozuk..
Geçenlerde National Geographic'te gördüm.. Bilim adamları yeni bir alet geliştirmişler..
Adım sayan bir kumanda bu.. Uzaktan kumanda.. Çocuğun bacağına bağlıyorsunuz.. Atılan her adımı sayıyor ve anında evdeki ekrana sinyalliyor. Oradaki alıcı, adım sayısını süreye çeviriyor. Çocuk ne kadar adım atarsa, ekran o kadar açık kalıyor.
6 bin adım, bir saat mesela..
Çocuk çıkıp yürüyor ya da koşup oynuyor.. 6 bin adıma vardı mı, ekran bir saat açılıyor.. Süre sonunda otomatik kapanıyor. Çocuk yarım saat daha bilgisayar istiyorsa, çıkıp 3 bin adım daha atmak zorunda..
İşe yarar mı, yayılır mı, göreceğiz..
Geçen yüzyıla adını veren bilgisayar, yaşama yaptığı sayısız, anlatılmaz katkıya karşılık, korkunç bir bedel ödetiyor insanlığa.. Yalnızlığa mahkûm ediyor. Bu kesin..
Yıllar sonra beni terk eden kız arkadaşımla aramıza ilk girenin bilgisayar olduğunu şimdi anlıyorum. Alt kata bilgisayar koyduğumdan itibaren yukarı çıkmaz olmuştu. Saatlerini ekranıyla geçiriyordu artık, benimle değil.. Uzaklaşmamız, kopmamız öyle başladı..
Sanal dünya gerçeğin yerini alıyor, tükenmez bir açlık, hırs ve hızla..
Vakit geç olmadan bir şeyler yapmamız gerek!.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA