MİLES Davis'in Açık Hava Tiyatrosu'ndaki konserinden "Eğer bir daha caz konserine gidersem.." diye nasıl çıktığımı unutmam.. Adam davulcunun önüne gidiyor, sırtını seyirciye dönüyor, 45 dakika üflüyordu, kendi kafasına göre takılarak.. Kafa da, esrardan, haptan iyice uçmuş olarak.. Tiyatro merdivenlere kadar tıklım tıklım olduğu için kalkıp gidememiş, bu işkenceyi sonuna kadar çekmiştim, 1 saat 15 dakika süren "Bis" parçası ile birlikte..
Kenan o zaman (Onuk) "Hıncal Ağbi" demişti, "Bu Miles, 'Benim' diyen cazcıları bile aşmış.. Onu dinlemek zor, ama cazda senin hoşun gidecek çok şey var, beni dinle" demişti.
Dinledim.. Caz konseri, festivali oldu mu, Kenan'ı arardım.. İşaretlerdi, bana göre olanları.. Daha sonra Ahmet Örs ve Kerem Görsev eklendi seçicilerim arasına.. Biri olmazsa öteki seçerdi benim için.. Ve hiç yanılmadılar.. Seçtikleri her konseri keyifle izledim ve giderek caza alışmaya başladım.. Nur içinde yatsın Erol Pekcan, bu ülkede cazın ilk misyoneri yıllarca uğraşmıştı beni içeri almak için.. Şimdi gelsin görsün.. Hafta arası akşamüzeri Niş'te, hafta sonları Q Caz Ottoman'da caz peşinde koşan Hıncal'ı..
Tam bu arada, Kerem Görsev'den bir mesaj aldım..
"Hıncal Ağabey tam senlik.. Bu hafta muhakkak gel.."
"Gel" dediği yer İstanbul Jazz Center.. JC'S kısa adıyla.. Anna Maria Jopek diye bir Polonyalı kız varmış..
Kerem diyorsa, bir bildiği var.. Cumartesi gecesi maç biter bitmez koştuk, Ortaköy'deki Radisson Otel'in oraya..
Daha kapıdan girer girmez insanı etkileyen bir kulüp.. Bir evin salonundan biraz büyük.. Nasıl modern, nasıl şık, ama nasıl sıcak, hoş bir dekor.. Hava.. Tam dokuz buçukta sahneye çıktı, Polonyalı kız.. Uygar saatte başlayan, uygar saatte biten bir müzik, şov.. Ne güzel..
..ve de her şey ne güzel.. 60'lı yıllara döndüm hayallerimde.. O güzel gece kulübü günlerine.. Bir stadyum dolusu insanın 135 desibel müzikle çastıra çastıra tepindiği günlerin öncesindeki o unutulmaz gece kulüplerine döndürdü beni J.C'S!..
Anna Maria, Kerem'in dediği gibi harika.. Genç.. Güzel.. Şarkıları harika.. Konuşmaları samimi, şirin..
Kerem geldi yanıma..
"Hiç görünmüyor ama çok masraf ettik" dedi.. 100 bin euro harcamışlar sadece ses düzenine.. Duvarlar kadife kaplı, yansıma önlensin diye.. Işık gerçekten uzman elden çıkmış. Herkesin birbirini göreceği kadar aydınlık.. Masada sevgilinizle baş başa kalmanızı sağlayacak kadar loş.. Böyle bir denge olur. Ve sahne pırıl pırıl. Oradaki her şeyi görüyorsunuz.
Servis de şıklığın içinde.. Bir meyve sunuşları var, görmelisiniz.. Hani yanar döner meyce vardır ortaya.. Espri o, ama nasıl zarif, nasıl zevkli..
Kerem "Adımız İstanbul Caz Merkezi.. Ama kendimize söz verdik, Dünya Caz Merkezi yapacağız" dedi.. Yaparlar..
Bu hafta sonu gene dünyaca ünlü bir cazcı var.. Mulgrew Miller.. Ben yerimi ayırttım bile..
Siz de ayırtın!..