14 şubat sabahı telefon sesiyle açtım gözümü.. Tam karşımda bir kocaman kalp duruyor, 1 metre boyunda falan.. Geçen Sevgililer Günü'nde bir sergi açılmıştı, verilmiş en güzel hediyelerden oluşan. Ben de onu vermiştim.. Bir yıl evvel verilmişti bana, "Bu kalp seni unutur mu" diye.. O yılın sonunda da bırakıp gitmişti, altı yılın ardından..
Arayanın o olduğunu tahmin ettim ve yanılmadım.. Oydu..
Kalbinin beni unutmadığını biliyordum zaten.. Onu alıp götüren beyniydi..
İki dost, hâlâ ve her zaman iki yakın arkadaş olarak sohbet ettik tatlı tatlı..
Bitirirken, veda ederken "Sevgililer Günün kutlu olsun" dedi, yalnız..
"Programın var mı" dedi.. "Yok" dedim.. Gülüştük..
Yoktu gerçekten..
Öğleyin yemekte arkadaşlar da sordular.. Genelde programları hep ben yaparım, onlar takılırlar ya..
"Yok" dedim.. "Bugün evde oturup Kış Olimpiyatları seyredeceğim.." Oturdum da.. Seyrediyorum..
Birden şeytan dürttü..
Hemen telefona sarıldım..
Ünal, Ertekin doğru Niş'e..
Aaaa.. Tam 20 yıldır görmediğim sevgili arkadaşım Yavuz, Ankara Koleji basket takımının ünlü P. Yavuz'u orda değil mi?. 16 yıldır Polonya'da yaşar olmuş.. Ardından İzmirli kardeşim Hüsnü Birman..
Aşkın Arsunan ve harika arkadaşları ile Sevgililer Günü yaşamaya gelmiş onlar da benim gibi..
Bir de özel program yapmış ki, Aşkın.. Romantik şarkılar ağırlıklı.. En sürpriz, en kalpten vuranı Veysel oldu.. Bir Veysel uyarlamış Aşkın, olmaz böyle şey.. Ve Duygu insanın kalbine akıtıyor, doğrudan..
"Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim
Gidiyorum gündüz gece.."
Benim şarkım bu.. Benim yazarlığa başladığım günden beri anlatmaya çalıştığım şey..
Yoldur önemli olan.. Hayat yoldur çünkü.. Yol bitince, hayat biter.. Yolu yaşayın.. Yolun tadını çıkarın..
"Dünyaya geldiğim anda,
Yürüdüm ayni zamanda
İki kapılı bir handa
Yürüyorum gündüz gece.."
Daha ne desin Veysel?.. Dünyaya geldiğin anda başlayan yürüyüş nedir?.. İki kapılı han nedir?..
66 yıldır yürüyorum.. Sonlarına yaklaşarak..
Onu da Tefo hatırlatıyor, aldığı mikrofona "Ölü yapraklar"ı söyleyerek.. Fransızcası böyle.. Sonbaharda ölü yaprakların dökülmesini anlatır şarkı..
Hayatın sonbaharını anlatır..
İşte yapraklarım dökülüyor artık.. Ama ben dimdik ayaktayım.. Son yaprağa kadar.. Ağaçlar Ayakta Ölür demiş ya üstad.. Öylesi..
Yalnızım bu 14 şubat akşamı.. Niş'i tıklım tıklım dolduran kalabalığın ortasında yalnızım.. Ama keyfim yerinde..
Çünkü o son yaprak düşene kadar kalan hayatımı hem de nasıl dolduracak anılarım var.. Geriye dönüp yürüdüğüm uzun ince yola bakıyorum..
Ne güzel yaşamışım..
Harika bir ailenin içine doğmuşum..
Çok iyi dostlarım, harika sevgililerim olmuş.. Bana mutlulukların en unutulmazını yaşatmışlar..
Harika dostluklar kurmuşum.. Hâlâ yanımdalar..
İşimde, hem de çok sevdiğim işimde başarıya ulaşmış, sizleri kazanmışım..
O gün bana mesaj atan arkadaşımın dediği gibi "Bir" sevgilim yok belki.. Ama "Binlerce" sevenim var..
Sevmişim, sevilmişim..
Dünyada kaç kişi böylesi bir yolda yürümüş Veysel Usta?..
Kaç kişi?..
Teşekkürler Tanrım!..