Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Günah sadece yasalarda mı?..

Polis "Dur" işareti veriyor.. Adam gaza basıp kaçıyor. Bir takip sonucu yakalanıyor. Arama sırasında arabada 30 mermisiyle bir Kalaşnikof makineli tüfek bulunuyor. Evine gidiyorlar.. Orda artık ortaokul önlerinde satılmaya başlayan gençlik zehiri Ecstasy haplarından 450 tane bulunuyor. 5 kilo da, bir başka gençlik zehiri.. Esrar.. 5 kilo esrar..
Ve savcı karar veriyor: "Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 100'üncü maddesine göre, delil olacak nitelikte suç unsurları oluşmadığı, uyuşturucu imal ve ticareti yaptığının tespit edilememesi, delilleri karartma ihtimalinin bulunmaması dolayısıyla tutuksuz yargılanmasına .." Kendinizi polisin yerine koyun.. 30 mermi ile bir makineli tabanca.. 450 hap, 5 kilo esrar delil değilse, polis delil diye daha ne bulmalı.. Kaldı ki adamın dosyasında 40 polis kaydı, savcılıkta 31 sabıkası var. Adam suç işlemeyi âdet haline getirmiş.. Bir zanlı adalete daha nasıl teslim edilir? Ruhsatsız otomatik silahla yakalanmak, 5 ile 8 yıl arası hapis gerektiriyor. Kullanacağından fazla uyuşturucu ile yakalanmanın cezası 15 yıla varıyor. Toplam 23 yıl hapis yatabilecek adamı savcı serbest bırakıyor..
Bir başka savcı, ayni 100'üncü maddeden, Van Üniversitesi Rektörü'nü tutuklarken. Üniversite Genel Sekreter Yardımcısı'nı, ölümüne kadar, hâkim önüne çıkarmadan, hapiste tutarken..
100'üncü madde "Kuvvetli şüphe, tutuklama sebebi sayılabilir" diyor.. "Sayılır" demiyor. Ucu açık. Savcıya kalmış. Van savcısı saygın bir rektörden kuvvetli şüphe duyuyor. İzmir savcısı, 40 sabıkalı kaleşli, zehir deposu adamdan hiç şüphe etmiyor.

***
Bursa'da bir sürücü alkollü araba kullanırken yakalanıyor. Kurallar gereği ehliyetine 6 ay el konuyor. Bu altı ay dolmadan, ayni adam, ehliyetsiz olarak kullandığı arabasında ikinci defa alkollü olarak ele geçiyor. Kural iki kez alkollü araba kullananın ehliyetine 2 yıl el konması. Uygulanıyor.
Sürücü, hiç sıkılmadan Bursa İdari Mahkemesi'nde dava açıyor..
"Benim suçum ikinci kez alkollü araba kullanmak değil, sürücü belgesi olmadan alkollü araba kullanmaktır. Olmayan ehliyete ikinci kez el koyamazsınız. Ehliyetsiz araba kullanmanın cezası neyse onu verirsiniz.."
Ve Bursa İdare Mahkemesi "Sürücü haklı" trafik müdürlüğünün cezasını iptal ediyor..
Hem de ehliyetine el konmuşken yeniden alkollü araba kullanmak katmerli ağırlaşmış ceza gerektirirken, mahkeme, kanunların ruhunu, mantığını hiçe sayıp, bir kelime oyununa mağlup oluyor.

***
Şimdi bakın..
İlk olaya, kıyamet kopunca, Başsavcı el koydu. Onun gözetiminde yapılan işlemler sonunda, nöbetçi savcının kararı hatalı bulundu ve serbest bırakılan zanlının yeniden yakalanması için talimat çıktı. Polis şimdi eli ile getirip teslim ettiği adamı, bir kere daha arayacak. Atı alan Üsküdar'a geçmedi ise.. Kendinizi o polislerin yerine koyun..
İkinci olay, Bursa Valiliği'nin itirazı üzerine Danıştay'a gitti. Danıştay'da hâkimler var. İdare Mahkemesi'nin kararı iptal edildi. Trafiğin kararı geçerli bulundu. Danıştay "Yasa, alkollü araç kullanma eyleminin kaçıncı defa işlendiğine bakılmasını amirdir. Bu sırada ehliyetin geri alınıp alınmadığının dikkate alınmasını gösteren bir husus yoktur. Zaten öyle olsaydı, ehliyet geri alma süreci içinde işlenen ikinci, üçüncü alkollü kullanışlarda işlem yapılması imkânsız hale gelirdi" dedi.

***
Haftalardır,
AB'ye uyum adı altında çıkarılan Ceza, Muhakeme Usulleri ve İnfaz yasalarını eleştiriyoruz. Eleştirirken de her gün yeni örnekler bulmakta güçlük çekmiyoruz.
Ancak bu iki örnek gösteriyor ki, günah her zaman yasalarda değil.. Uygulayanlar da bazen hataya düşebiliyor, çeşitli hukuk adamları taban tabana zıt kararlar alabiliyorlar. Ancak uygulamadaki hataların ardında da, muğlak, her yana çekilebilecek ifadeleriyle lastikli yasaların olduğu da söylenebilir.
Vatandaşı, her gün gazetelerde okuduğu, televizyonlarda gördüğü olaylar ilgilendiriyor, sebepleri değil.. Bu örnekleri yoğun şekilde yaşayan ülke insanlarının, Adalete güvenleri sarsılıyor. Hakka, hukuka inançları yok olmaya yüz tutuyor.
Bütün bu yasaların ardında, onları hazırlayan hükümet, özünde de Adalet Bakanı Cemil Çiçek var.
"Hapishanede ipin ne işi var" sorusuna "İp olmasa çarşafla kendisini asardı" gibi hukuk ve adalet tarihine geçecek ve gelecek yıllarda Hukuk Fakülteleri ders kitaplarına konacak bir yanıt veren Cemil Çiçek, belki de Allah'tan bu konuda konuşmuyor ve ısrarla susuyor.
Ya söyleyecek lafı olmadığından.. Ya da eskilerin dediği gibi "Kabullendiğinden.." Ben gene de soruyorum.. Sormaya da devam edeceğim..
Kamu vicdanı fevkalade rahatsız, Sayın Çiçek.. Ya sizin vicdanınız?.. Ya sizinki?. Tüm bu olup bitenler, sizin vicdanınızı hiç mi rahatsız etmiyor?.. Sizde "Adalet duyusu" mu yok, yoksa?.
O zaman siz nasıl "Adalet" Bakanısınız?..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA