Fenerbahçe iyi futbol oynamıyor.. Kimse kalkıp aksini iddia etmesin.. Fenerbahçe bu yıl biraz futbol oynasaydı, şimdi UEFA şampiyonluğunda hızla ilerliyor olurdu. Türkiye Şampiyonluğu ise hemen her takımın döküldüğü bu yılın liginde çoktan, matematik olarak çantaya konmuştu.
Bir sonraki turda Austria Wien gibi, Avrupa'da esamisi okunmayacak bir takıma elenen Real Zaragoza adlı zavallı takımı geçemeyen, Şampiyonlar Ligi'ne, araba ile gol yiyerek veda eden bir takımın futbol düzeyi meydanda..
Çantada keklik, Galatasaray'ınki ile mukayese dahi edilmeyecek kadar kolay, rahat bir UEFA Kupası'nı, Türkiye adına kaçırmaları, sadece Fenerlileri değil, fanatikler dışında tüm futbolseverleri üzerken, Fener'in futbol kalitesini de ortaya koydu.
Galatasaray da iyi futbol oynamıyor. Onu tartışmaya dahi gerek yok..
İkisi de iyi futbol oynamayan ezeli rakipler arasında ligin bitimine yedi hafta kala 7 puan fark var..
Fenerbahçe uzatma dakikalarında attığı gollerle maçı kurtarırken, Galatasaray tersine uzatma dakikalarında yediği gollerle çöküyor..
Bunlar "Tesadüf" bunlar "Talih.. Şans" sözcükleri ile açıklanırsa eğer büyük yanlış yapılır.
Aradaki fark Fenerbahçe'nin en azından bu dönemde Galatasaray'dan büyük takım oluşu..
Nedir Fener'i, Galatasaray'dan büyük yapan?..
İnanç!..
Fener camiası, başkanından başlayarak tüm bireyleri ile kenetlendiği şampiyonluğa inanmış.
Galatasaray'da inanan kimse yok.. Sezon başından beri kafaların içindeki gerçek düşünce "Seneye Şampiyonlar Ligi'ne gidersek iyidir."
Fenerbahçe Başkanı futbol sahasının dışındaki tüm olaylarda, legal, illegal tüm olaylarda Galatasaray Başkanı'nı eziyor.
Federasyon Fener Başkanı'nın kontrolünde. Hakemler üzerine en büyük baskıyı Fener yapıyor. Ceza Kurulu Fener'e çok yakın.. Medya Fener Başkanı önünde susta duruyor. Mustafa Mutlu yazdı. Fatih altına imza attı. Ben de atarım.
Adam medyaya alenen hakaret ediyor. Gazeteciler sus pus..
"Kırarım. Parçalarım, dağıtırım" diye tehdit ediyor.. Gazeteciler sus pus.. Ne yapılsa sineye çekiliyor.. Çünkü Fener Başkanı'na karşı çıkarlarsa işlerini kaybedeceklerini düşünüyorlar. Başkan o kadar güçlü.. Ya da öyle görünüyor.
"Meselem olursa, ben polise gitmem, kendim çözerim" benzeri mafya söylemlerini çekinmeden kullanıyor..
Galatasaray Başkanı konuşma özürlü.. İfade özürlü.. Güç özürlü.. Böyle olunca, futbol sahası dışında her alanda, Fener Galatasaray'ı "Başkan Farkı ile"eziyor.
Fener camiası şampiyonluğa inanmış. Taraftar her maçta 40 bin kişilik stadı dolduruyor. Kötü giden bir maçtan sonra, daha da dolduruyor, moral vermek için.
Galatasaray taraftarı inançsız. Trabzon gibi bir kader maçında bile Fener Stadı'nın yarısı Ali Sami Yen dolmuyor. Kötü giden maçtan sonra, moral vereceklerine, Florya'yı basıp, terör yaratıyorlar.. Futbolcular tam bir çöküntüye uğruyor, iyice yıkılıyorlar..
Fenerbahçe, "Seyirci" deyince de Galatasaray'ı eziyor..
Futbol takımlarına gelince.. İkisi de kötü oynuyor, tamam.. Ama Fenerbahçe'de rakip yürekleri titreten bir duran top organizasyonu var. Taç atışları bile tehlike yaratıyor.. Taçtan gol yiyen Galatasaray'da ise, değil 18 üzerinden frikikler, penaltılar bile topu ağlarda görmeden kimseyi heyecanlandırmıyor. Fenerbahçe'nin duran toptan kazandığı gollerin haddi hesabı yok. Galatasaray'ın umudu bile yok..
İkisi de kötü oynuyor, tamam.. Ama Fenerbahçe'nin takım kötü oynarken bile maçın kaderini değiştirecek adamları var.. Anelka.. Nobre.. Alex.. Tuncay.. Van Hooijdonk.. Rakip tüm bu adamlara önlem aldığında, bu defa Luciano çıkıyor, Servet çıkıyor, Ümit Özat çıkıyor..
Fener'in Rüştü dışında her adamı golü kokluyor. Bu kadar adam koklayınca da, biri buluyor. Fener'den korkan rakipler de geri çekilince bütün atıcılar menzile giriyor ve işler iyice kolaylaşıyor.
Galatasaray.. Varsa Hakan.. Yoksa Necati.. Onlar da attıklarından çok kaçırmaları ile ünlü.. Gerisi.. Hikâye..
Rakiplerin hiçbirinin Galatasaray'dan korktuğu yok.. Pervasızca üzerine gidiyor, gidince de golü buluyorlar..
***
Şimdi tablo bu olunca, 7 puan fark normal değil mi?.
Galatasaray birazcık Galatasaray olsa, İmparator dönemindeki inanmışlığı yakalasa, bu 7 puan farka rağmen "Lig bitti" dedirtir mi?..
Fener'in kalan yedi maçından sadece üçü kendi evinde.. Evindeki maçların üçü de derbi.. Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzon ile oynayacak. Hadi yenilmez.. Üçünde de berabere kalabilir mi?.
Geri kalan dört maç deplasman.. Hadi yenilmez. Her bir deplasman maçında beraberlik ihtimali yok mu?.
Yani Fener'in matematik olarak 14 puan daha kaybetme ihtimali yok mu?.
Var.. Peki bunu hesaplayan Galatasaraylı var mı?.. Olsa Florya basılır mı?.. Olsa futbolcular yıkılır mı?.
Olsa.. Başkan, yönetim böyle bitmiş tükenmiş ifadelerle oturur, pısırık pısırık konuşur mu?.
"Fener bu puanları kaybedebilir" diyen Galatasaraylılar var.. Ama onlar da şöyle diyorlar..
"Fener 14 kaybedebilir, ama biz de 21 kaybederiz o zaman.." İnanmayan küçüktür.. Büyüyemez. Şampiyonluğa inanmış ve kenetlenmiş Fenerbahçe Galatasaray'dan kat kat büyük bugün..
Fener'i ancak Trabzon sıkıştırır.
Trabzon kendi kendini yok etmekle meşgul Galatasaray'ı da geçip Şampiyonlar Ligi'ne gider..
Beşiktaş o kadar kötü bir sezon geçirdi ki, Galatasaray'ın UEFA yolu hâlâ açık.. Şükretsinler..
***
"Özhan Canaydın'ı yeniden seçen Kongre'nin üyesi olmak bana onur vermez" demiş ve istifa etmiştim, hemen ertesi gün. Dostlarım kızmış, hatta gücenmişlerdi.
Fatih Altaylı'ya katılmıyorum. Galatasaray'ın futbol değil, spor kulübü olarak düştüğü feci durumun, hem de Yüzüncü Yıl'daki fiyaskoların sorumlusu Özhan Canaydın değil, onu yeniden seçen Galatasaray Kongresi'dir.
Galatasaray'ın talihsizliği yüzüncü yıla böyle bir kongre ile girmesi olmuştur.
Şimdi Fenerbahçe önünde sportif, spor dışı her alanda ezilen, her konuda Fener mücadelesine başı önde girip, başı önde ayrılanlar onlardır.
Özhan Canaydın'a çok başka, çok ufak hesaplar içinde oy veren Kongre üyeleri..
Şimdi pirincin taşını "Hıncal'a sövme" dışında nasıl ayıklayacaklarını çok merak ediyorum.