"Çimlere basmayın. Ceza 25 lira" yazıyormuş levhada her zaman.. Adam bir sabah geçerken parktan, bakmış.. "Çimlere basmayın. Ceza 10 lira.." Şaşırmış adam. Park bekçisi de oralarda.. Sormuş merakla..
"Hayrola?.. Niye indirdiniz cezayı.."
"Ağbi sorma.. Pahalı geliyor, kimse basmıyor.."
Bu minik fıkra ile anlatmış, Yavuz Tursan emailinde, ülkemizdeki ceza koyucunun trajikomik halini..
Para cezalarını gerçekten bu niyetle belirliyor olmalılar.. Herkes korkusuzca suç işlesin ki, hazine bütçeye yazılan geliri rahatça sağlasın.. Özellikle de trafikte durum aynen böyle.. Suçu önlemeyi kimse düşünmüyor.
Ali Atıf Bir dostum bağışlasın. Sitem etmiş.. Haklı.. Durmadan tekrar ettiğim, "Algılanan Yakalanma Riski" ifadesini bilimsel dilimize kazandıran o..
Bu ülkenin önde gelen trafik uzmanlarından, bu konuda yetişmiş en iyi Emniyet Müdürlerinden Şevket Ayaz'ın (Bizde devamlılık yok. Bu çok iyi yetişmiş uzmanı da çektiler görevden, bir iktidar değişikliğinde. Şimdi kim bilir nerdedir?..) bir konferansında karşılaşmıştım. Ayaz, deyimin Ali Atıf Bir'in bir kitabında yer aldığını söyleyince, Hoca'yı aradım, öyle tanıştık. Kitabını da yolladı bana, sağ olsun..
Şimdi Türkiye'de sürücü "Ya yakalanırsam" diye bir korkuya sahip mi?.
Hayır!..
Çünkü ne doğru dürüst kontrol var, ne de yakalansa bile cezanın can acıtıcılığı..
İstanbul örnek.. Polis sayısı çok ama çok eksik.. Araç deseniz komik.. Polisin kentin tümünü denetlemeye de imkânı yok, suçluyu takibe de..
O zaman sürücüde yakalanma korkusu, ancak cezaların çok can acıtması ile mümkün olur.. Cezanın iyice yakacağı bilinirse, o zaman insan etrafta polis görmese de cesaret edemez.
Bizde cezalar, büyük bir popülizm içinde hep düşük tutuluyor. Uzmanlar etkili cezalar düşünseler bile, bu cezalar Meclis'te indiriliyor.
Sonuç.. Cezayı kimse umursamıyor. Kimsede "Ya yakalanırsam" korkusu yok.
Algılanan yakalanma riski nerdeyse sıfır!..
O zaman nasıl kontrol edeceksiniz, sokakları, birisi bana söyler mi, bu ülke sorumluları içinde..
***
"Kırmızıda geçmiştim. Bir polis sirenle peşime takıldı. 150 Euro (260 milyon lira falan) ve de ehliyete bir ay el koyma.."
Berlin'de Serhat Konuk'un başına gelen. Serhat bir daha kırmızıda geçer mi, sizce?..
***
"Ruhsat gecikmesi.. Arabamı çektiler. Mahkemeye çıkacağım. En az 750 dolar (1 milyar 200 milyon lira falan) ceza.. Ödeyemezsem çöpçülük falan yaptırıp ödetecekler."
Amerika'da New Jersey'de Cüneyt Ceylan'ın başına gelen.. Cüneyt bir daha kural ihlal eder mi, Amerika'da?..
***
"Hollanda yasaları daha gaddar. Trafikte kaza yaptığınızda tıpkı silahla zarar verme teşebbüsünde bulunduğunuz var sayılarak, aracınıza el konur, cinayete teşebbüsten yargılanırsınız.."
Mümtaz Yontar, Almanya'da yaşıyor, ama Hollanda'da iki misli dikkatli olduğunu söylüyor. Sebeb açık..
***
"Yanlış yere park ve aşırı hız yapma 35 Euro (600 milyon lira), Emniyet şeridi ihlali 357 Euro (6 milyar lira), sigorta belgesini yanında bulundurmama 716 Euro (12 milyar lira), otoyol üzerinde kuralsız dönüş yapmak 1693 Euro (35 milyar lira)."
Haldun Öztaş yaşadığı İtalya'dan örnekler yazmış.. Haldun'da yakalanma korkusu nedir, sizce?..
***
"Kırmızı ışık ihlali, 150 dolar (120 milyon) artı puan.. Evin önünden caddeye doğru 50 santim temizliği bana ait. Cezası 50 dolar. Çöp kutusu kapağı açıksa cezası 50 dolar. Ruhsatsız tabanca bulundurmak (Kullanmasanız da) bir yıl hapis."
Turgay Kadıoğlu New York'ta yaşıyor.. Uygar olmak mecburi.. Uygarlık eğitimle değil, uygulanan ağır cezalarla sağlanıyor.
***
Ve sevgili dostum Dr. Erdoğan Karatay Almanya'dan yazıyor..
"Geçen İstanbul'da idim. Bir gün hafta üşenmedim ve saydım.. Önümden 112 araç geçti. 164 kişi oturuyordu önde. 102'si emniyet kemeri takmıyordu. Üç gün sonra ayni deneyi tekrar yaptım.. 92 araçta 130 kişi.. 85'i kemer takmıyordu.."
"Peki vatandaş Erdoğan'ın yaptığı deneyi trafik polislerimiz niye yapmaz?.. Mesela Akmerkez önünü, mesela Bağdat Caddesi'nde bir kavşağı pilot seçip, her kemersize ceza yazmayı denemez?" diye de ekliyor..
***
Örnekler trafiğin Türkiye'de niçin çağdışı, "Uygar" dediğimiz ülkelerde niye insanca olduğunu ortaya koymuyor mu?..
Şimdi ben Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a soruyorum..
" Bu ülkede trafik sorununu çözme konusunda ciddi düşünceleriniz var mı, yoksa 'Böyle gelmiş, böyle gider' diyerek, her beş yılda bir Anadolu kasabasının öbür dünyaya gitmesine, katrilyonlarca ulusal servetin yok olmasına siz de aldırış etmeyecek misiniz?.."
Neden Başbakan?..
Çünkü bu ülkede trafik ancak o isterse düzelir.. Ancak o isterse, uygar dünyaya paralel kararlar alınır ve uygulanmaya başlar.
Geri kalanlar, kim olurlarsa olsunlar, ne derlerse desinler palavra..
Başbakan'dan ötesi boş..
Boş olmasalar, zaten bugüne dek yaparlardı..
Ve de bu ülkede AB'ye girmeyi en çok isteyen kişi Başbakan Erdoğan. O ülkelerdeki trafiği de görüyor, biliyor, bizdekini de.. Elini vicdanına koysun. Almanya, ya da Fransa'nın Başbakanı olsa, sırf bu trafik düzeni (Düzensizliği yani) yetmez miydi, Türkiye'ye "Hayır" demek için..